çapraz ateş - tekin gönenç
bakma sen
serseri bir kurşundur
adres sormaz o
savaşlar sustuğunda
fısıldaşır durur
yanık sesli türkülerle
- çapraz ateş - tekin gönenç hakkında Devamını oku
- Yorum yazmak için giriş yapın ya da kayıt olun
bakma sen
serseri bir kurşundur
adres sormaz o
savaşlar sustuğunda
fısıldaşır durur
yanık sesli türkülerle
gelişi bana yaz diyordun ya…
ellerim buz, tenimde ayaz
neye değsem,
nereye gitsem, yokluğun beyaz
uzun sürdü yüreğimdeki kış
uzatsam ellerimi, eski bir otel odasından
sesimi bulabilir misin
bunca eskitilmişliğin arasından
çarşaflara seriyorum sensizliği,
sürahindeki su kadar eskimiş ayrılığımız
dönüşsüz gitmeler iklimindeyiz
nedensiz bu ağlamalar
zaman,
yokluğunu büyütüyor
kapanmamış bir yara da…
yorulmuş bir güneş gibi gözlerin
kirpiklerinde şarapsı sarhoşluk
bakmasam düşecekler,
ıslak bir ikindi vaktine sorgusuz
Sözümü tutacaktım gün ikindiye varmadan daha
akşam alacası içinde yığılıverecektim kucaklarına.
Ne damdaki ürkek kedi, ne kızgın kemancının sesi
ağlayabilmek için düşüverecektim ayaklarına
kendi görüntüsünde yiten silik bir yansıma gibi!
Duvarlarda hiçbir şeye benzemeyen çocuk resimleri
nakışlanmış gökyüzü, bir kadeh şarap, çokça esrime.
Hadi avuttular beni diyelim, gözlerim kapanmadan
aç bir yılan tıslamasıyla sürünürüm yollarda öylece
kendine dalmış sabrın sonu. Neydi o zehrin gizemi?
Günler eklendikçe
Karanlıklara
Ve büyüdükçe
Yalnızlık,
Acı bir sigara olur hayat…
/Acı,
Daha çok acı
Büyüdükçe…/
Çıplak gözle
Bakılabildiğinde güneş tutulmalarına,
Yağmur yağacaktır
/Yazılması zor/
Sisli ve soğuk
Umutlara.
Ölüm anlamsız kılacaktır
Birbirinden habersiz uçan
Tek kanatlı
Ama çok bulutlu
Martıları.
Aralık 2002
yoktun ya
tektim ölmüştüm akşam haliydim
kâğıttan mendil yalandan kalem aşktan ayna
surat yaptım yerin yüzü kırıldı
ne olmadığıma ağladıkça göğün tözü
sustum derin yarıldım anılarda
konuştum yazıya sığındı ölüm
döndün ya
fısıltıya kaldı yüksek sesli komşular
mühürden kaleler düştü kapı sesinde
göz dokunuşu söz sırayı savdı hasretten
senden birikmiş gözyaşı aktı benden kurumuş göz
hemen sokulmadı şiire sevinç
erk henüz acıdaydı
kaldın ya
çokum dirilmişim sabah haliyim
ağlayabilirsin artık, hiçbir lükse sahip değilim
aşk yok yalnızlık var… dedi kâhin…
— intiharın ruhuna düşen her gözyaşı masum
madem ölecek içimizdeki sessizlik
o zaman aşk savunacak kendini
ağzımızda bir dolu küfür
bir dolu yıldız ve mart günleri
kar mı yağmur mu;
rafael kubelik, smetana çalıyor
salih ve ümmühan’a
bozguna uğradım. her ölüm kendi demecini sunuyordu
2001 asker şehit vermiştim aşkının uğruna
biliyor musun kan gecelerin şiir zarfında
bozguna uğradım
capricyo no: 24 çalıyordu, uykusuzdu niccolo paganini
çadırlar ve atlar
slow-motion
geri dönüyorlardı kıyımdan, kıyılmışlığımdan
bayraklar yerinde duruyordu, silahlar omuzlarındaydı
kahredilmiş dervişlerin
şubattı… hiçbir şairin yazmadığı ay
yazmadığı gökyüzü, nazlı şebboylar ve kahrın fragmanları
Odama çekildim. Hiç ses yok
Ne bir haber var dostlardan
Ne ölülerden bir işaret
Her şey her yer hem var hem yok
Ben nerdeyim. Ya suretim nerde
Şiirden başka alacağım yok
Kuşların bile kaybolduğu gökte
Bana bir şairin kefareti dense
Yastığımın altında kefen parası
Ömrüm bir mum ışığı kadar soluk
Şiirler ıssız dergi sayfalarında
Bekler sahilde ölümün sandalı
Kadıköy 2001
ak gömlek uykusunda sığ rüyalar
kapılar ah o kapılar hep kapılar
şehirler dizilir set çeker gelişine
dilim ah kanar dilim şiirlerime
kıyıdan ellerimi daldırsam suya
kopar ah elim kopar başka kıyıya
şiirsin ah hoş gelenim boş gidenim
ahlar içindeyim ah sensiz neyleyim
önce O geldi.
yaşın işlemeli, çiçek bozuğu yüz
çocukluğundan bir mimoza demeti
bir iki terli atlet ve
keten tohumu kaynatan annesinin sesi ile
önce O geldi.
henüz bilmiyor öldüğünü.
önce O geldi.
tarihini karıştırmış pazarların
farkında değil yerleştirdiği kalabalığın
bir ağız ve içinde çürümüş diller
çocukluğunu hayat bilgisi dersinden
hatırlıyor ve açlığı
henüz bilmiyor öldüğünü.