Sözümü tutacaktım gün ikindiye varmadan daha
akşam alacası içinde yığılıverecektim kucaklarına.
Ne damdaki ürkek kedi, ne kızgın kemancının sesi
ağlayabilmek için düşüverecektim ayaklarına
kendi görüntüsünde yiten silik bir yansıma gibi!
Duvarlarda hiçbir şeye benzemeyen çocuk resimleri
nakışlanmış gökyüzü, bir kadeh şarap, çokça esrime.
Hadi avuttular beni diyelim, gözlerim kapanmadan
aç bir yılan tıslamasıyla sürünürüm yollarda öylece
kendine dalmış sabrın sonu. Neydi o zehrin gizemi?
Okudum ya gözlerinizdeki pırıltıyı, yine akşamüstü
denize uzak bir evde, bir tas çorba ve sigara külleri.
Neyin adını koyacağız, fırtına yaman vurdu dizime!
Dağlar bir yalana sığınmıştı, bense yine kendime
olmayacak dediler, ben de giderim artık buradan…
Benden selam söyle, bir göç denemesiydi yaşanan
aklımda hep bitmemiş öykülerin kervanı olacaktı.
İzmir, 10 Ocak 2003
- Yorum yazmak için giriş yapın ya da kayıt olun