şiir

iyiliklerin kitabını ben yazdım - bülent elitok

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 19:03 tarihinde gönderildi

Biliyorum en irinlisi benim,
karanlığın gözündeki parmaklar da benim
satacaktım beynimi dün
yarına sakladım şarabı
zengin yeridir cerahat
bilgelik gibi yani sade ve derin

biliyorum en zehirlisi benim
kendi gönünden zehir diken de benim
yalçınım zindanımda
her burduğumda zembereğini
yaklaştı zamanın küfrü
gönümden sayfalara döken de benim

sevda o - erkan kara

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 19:03 tarihinde gönderildi

kelebeği olamadım ormanın
bir gönül tavşan tedirginliği,
kapı eşiklerinde asmalarım
balkonlara uzadıkça sarmaşıklar,
celladım, ey yüzsüz zaman.

sevda o gizlenmiş olan,
ayakların altında
akarken nehir,
yumurta sepetleri içinde
elinde tuttuğu sadekârın.

mırnav demez, bir yahudi.
aşka bu ironi: kıçsız sevdalar:
ki bezirgânın elindeki anahtar
bir san-rı imi, ey sarkaç zaman:
krala çıplak diyen çocuktu.

cehennem - mehmet şükrü k.

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 18:59 tarihinde gönderildi

I

solgun yarık çalıları içinde/titrek
mavi ateş kıvılcımları açmış ağzını
oynak bir kadın gibi dil çıkartıyor
defne yaprağı örtünmüş cesedime

sen ey mürekkebi döllenmiş kısır kraliçe
bir silah onu kullanan el kadar iyi olabilir
ne verdin ki aylak bir yaşamdan başka

bir sonra - fadıl kocagöz

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 18:08 tarihinde gönderildi

Büyük toplantıydı atalar-amcalar kulübünde
«kimselerin bilmediğini bildiğimi bilmeliyim
  yoksa

neden geldim

ben» diye atıldı gençler.

(Er Genç atılacaklarını bilmeden…)
Oysa kabul edilmiştiler.

Söz aldım:
«Herkes solur, hepimiz soluyoruz» dedim
istemesek de nefes alıp veriyoruz demek istemiştim
durmadılar.

sabah ezanı - hüsnü arkan

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 17:58 tarihinde gönderildi

Ben sözü iyi etmeye geldim
Koşuyorum rahmet olmaya ebemin şemsiyesine
Fazlasıyla gündüz, noksanıyla gece, ışıkmış; dirilsin diye
Dolmaya boşalmaya, ay güneş tutulmaya
Her neyse

Sabahın şerefesinden yüzünü göster Tanrım!
Alıcı değilim, bakıp gideceğim kendime.

yaz - hüsnü arkan

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 17:57 tarihinde gönderildi

Elimde kalem, aklımda kalem, cebimde kalem
Az buçuk dünyalar doğurur, aşk doğuracak değil a!
Kırık kalpli bir soytarı ne yaparsa yaptım Tanrım
Beni cennetine al
Ya da öksür, cesaretim kalmasın kapını açmaya

Aklım diyor ki; yaz!
Yaz!
Bunun kışı da var.

<a href=»/node/

yazbahçeleri - asuman susam

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 17:52 tarihinde gönderildi

Yakası açılmadık çiçekler-
mevsimi ilkyaz
durmadan yürüyelim
yürüyelim ulaşmadan bir yere
kır gezintileri başladı aşkın
bitti ayaz
sıcaklayan ruhumuz yükselsin göğe
dingin kalpler ırmağında yüzelim.

Gizin sık ağaçlı ormanlarında
kaybolma mevsimi ilkyaz
defnenin gölgesinde uyuyor
çıplak kızları masumiyetin
rüzgâr okşadıkça tenlerini
tepeden tırnağa titriyor orman.

çıkrık sızısı - aziz kemâl hızıroğlu

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 17:49 tarihinde gönderildi

insan çıkışlı yolculuktur yalnızlık
uzaklığı pusatlanır odalar
eski koltuk ceviz masada mola
gitmelere yanaşmıyorsa öfke
kalıver gitsin

göç kırılınca turna kanadında
kırım rastlantıya yakın tutar kendini
koca kış küçücük kar tanesi
usun cehennemse yüreğe
yanıver gitsin

iki kişilik ada çarpıntısı - zafer yalçınpınar

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 17:46 tarihinde gönderildi

Bir adam bir ağa sarınıyor bir kadının. Bir bulut caz yürüyüşü yapıyor. Bir taşı yırtıyor bir adamın öfkesi. Bir ağaç sağa yatıyor, meyveleri toplanmamış. Bir yük gemisi denizi taşımaya kalkıyor cahil cesaretiyle. Kambur bir kadın gökyüzünü hatırlamaya çalışıyor.

1.

bir dağın sırtını sıvazlıyor rüzgâr
güneş işliyor kayıtsız bir terzi gibi usta

bir adam bir kadını yanlış anlıyor, doğru

adam kadını doğru anladığını biliyor, yanlış

bir soru işareti yerini ünleme bırakıyor

«geceler» diye bağırıyor kadın aşağıdan yukarı siyah bir yelken

çukur* - salihaydemir

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 17:08 tarihinde gönderildi

içimden çekildi dilime vurdu sözcükler
çaldım ve büyüdüm    güneşe çekildi yüzüm
örtü oldu beden  öcüm alındı öçten
renk renk dalgalar tuttu ayaklarımı
ağulu sularla ıslandı boğazım

nereye gitti    düştü   aktı  gözyaşı

yıldızların verdiği hediyelerde buldum boşlukları
düşte kurdum düşte bozdum    taşta ve suda
gözlerim  şişkin ve gergin yellerin hırçınlığına kapılıyor
dinmez dile gelmez şarkılar var içinde
kurşun damlalar gibi   aklımdan akıyor gördüklerim