içimden çekildi dilime vurdu sözcükler
çaldım ve büyüdüm güneşe çekildi yüzüm
örtü oldu beden öcüm alındı öçten
renk renk dalgalar tuttu ayaklarımı
ağulu sularla ıslandı boğazım
nereye gitti düştü aktı gözyaşı
yıldızların verdiği hediyelerde buldum boşlukları
düşte kurdum düşte bozdum taşta ve suda
gözlerim şişkin ve gergin yellerin hırçınlığına kapılıyor
dinmez dile gelmez şarkılar var içinde
kurşun damlalar gibi aklımdan akıyor gördüklerim
nereye gitti düştü aktı akşam
rüzgâr güzel kokularla oynuyor göğsümde
ağrılar çoğalıyor bedenimde duyduklarım
alaylı hecelerden sözcükler fısıldıyor kaldırımlara
damlardan damlara geziniyor tedirgin ay
ürkek kuşlar gibi dudaklarım sımsıkı yapışıyor
nereye gitti düştü aktı zaman
ışıklar üşüyerek yanaşıyor saatlere
bilinmeden bağışlandım bilmeden unuttum kendimi
gizli gizli emiyorum akrebin memelerinden
unuttum yolu unuttum yolları incittim
bedenlerin yaşını göz yaşıyor mu hâlâ
nereye gitti düştü aktı gerçek
utandım ellerimden ilgisiz titremelerinden
köprüler kurdum çağların dinlerine tasalı ve sert
hep yeşil kalan çelenkler bıraktım yataklara
renklerin arasında yürüdüm odalar yanarken
taş taşıyor ellerime yine bir el bana kızıyor çocuklar
nereye gitti düştü aktı göz
* odalar ve diller göğüsler edepsizliği gücü korkutan
korkunç zayıflıklardır emilme ve eritilme
ılımlı arzu senaryosu ya da bir bağlılık senfonisidir çukur
- Yorum yazmak için giriş yapın ya da kayıt olun
Yorumlar
bu cok iyiydi tebrikler
bu cok iyiydi tebrikler