sayı: altı

yaşanılmaz aşklar - kenan şahin

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 16:29 tarihinde gönderildi

kırlangıçlar
kırka yarıyor gökyüzünü
kayaların yarı beli denizde
sahilin ileri ucunda
bir şaykanın gölgesi çatallanıyor
eminim burada bir dizeye başlasam
burada başlayan dize
başka yerde sürmez eminim

seni anlatmayı
yalnızca tanrıya bırakamam
şiirlerimle bunu tartışıyorum

harflerimden seken notalar
notaların kâğıda saplanması
saplanıp kalması sözlerimin
gösteriyor
görülüyor ki
bir şair diğerinden bahsetmekte
öyle sitemsiz övgülerim de
seviştiğimizin hatırına

diyorlar ki
senin saçlarını
kanla çeliklenen

lahit - mustafa altay sönmez

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 16:28 tarihinde gönderildi

Duru sularında dirilt beni, gökyüzü için bir anlam belirtelim
ne varsa açıktır insana, kanatlarını kalbi yolundan geçirmiş
          kuşlar için bir anlam belirtelim.

Bir kadın çizelim, bir kadın ve ayaklarına sarmaşık dolanmış
          tüm kadınların en yalnızını
yatık kitabeler üstüne düştükçe o kadın perçemi,
bir kadın çizelim ve bir adam, boynuna rüzgâr

hangisi? - aziz kemal hızıroğlu

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 16:24 tarihinde gönderildi

kadın mı ağladı
adam mı kadının içinden

kadın mı öptü tanımsızlığı
adam mı emdi anlamsız

kadın mı aktı lav gibi
adam mı kurcaladı yanardağı

kadın mı nakışladı ormanı
adam mı düşürdü son yaprağını

kadın mı taşıdı kıvılcımı
adam mı göverdi sil baştan

kadın mı koktu durmadan
adam mı suladı gül ağacını

kadın mı açtı kuyularını
adam mı zorladı çıkrıkları

kadın mı törpüledi geceyi
adam mı kesti korkudan

kadın mı sürdürdü ağlamayı
adam mı kadının içinden

söyleşi: aziz kemal hızıroğlu

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 16:16 tarihinde gönderildi

‹Hoşgeldin Dokunmaya› adlı ilk kitabınızda ‹İstanbul Savaşları’nın etkisi nedir? Ve ilk adınızın ‹Aziz Çolak› çağrışımlı bir sorumluluğu taşıdığına inanıyor musunuz?

‹İstanbul Savaşları›, 1980 darbesinden önce yaşanan kısmi iç savaşın simgesel bir karşılığıdır. (Karındaşım, yani ‹anne-bir› kardeşim olan) Aziz Çolak’ın 17 Kasım 1978’de bir pusuda katledilmesi beni derinden yaralamıştı. Çünkü Aziz Çolak gerçekten, birkaç şiirimdeki izlekten yakaladığınızı umduğum kadar olağandışı ve olağanüstü ‹güzel-insan’dı. Vurulduğunda yirmi üç yaşındaydı ve silahı değil eline almak, herhangi birini yakından bile görmemişti. İşte bu da, aynı durumdayken ölen yüzlerce Aziz Çolak’ın acısını hissetmemi, yazarken bu acıdan beslenmemi, sonra da bu acıyla hesaplaşmamı sağladı, sağlıyor. Bütün Aziz Çolak’ların aradıkları yarınlar bulunana ya da öğrenilene dek (uçbeyleri şairler olmak üzere) pek çok onurlu, aydınlanmacı ve devrimci-demokrat insanın bu hesaplaşmayı sürdüreceğine inanıyorum.

[isimsiz] - yusuf tahir

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 16:04 tarihinde gönderildi

Damal’ın bebek yüzlü bebekleri bebek yapıyor
Mevsiminde olmuyor meyveleri Pülümür’ün
Bir keçi sağılıyor bütün bereketiyle
Bebek yüzlü kadınlar bebek yapıyor

Siyah kıl çadırında Ağrı’nın
Rüyalar sevişiyor her akşam
Direkli peştamalını savuruyor
Yeni regl olmuş kız
Posbıyıklı kıl çadırda ağzı sulanır ağanın
Ak güvercinin erik memelerinden
Süt damlar tez zamanda.

Her bahar akşamlarında
Koyun kokulu sevişmeler yaşanır, habersiz dağlarında Anadolu’nun
Bebek yaparlar elleriyle Damal’ın bebekleri

zaman

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 15:55 tarihinde gönderildi

bir gün / Sedat Demirkaya

gün batmadan atlar baharı sırtlar
üç günlük ömrünün uykularını taşır eylüle
ne yağmurlar ıslatır beni ne rüzgâr savurur
istemem sarı yaprakların geniz yakan hüznünü
zaman akar avuçlarımdan
tüketir ayrılıkların ömrünü

yedi kez bağırdım ismini, yedisinde de yoktun - tan tolga demirci

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 15:49 tarihinde gönderildi

Yeraltından fışkırıp da insanoğlunun bilinç kabarcıklarını patlatmayı görev edinmiş kibirli bir akıntıydın. Saçlarının omuzlarında oluşturduğu antik kent duvarları, ancak benim yardımımla düşmana karşı olan görevlerini tamamlıyordu.

*

Gözlerin, eski bir şehrin güney girişinde var olan tarihi bahçe kapılarına açılıyor. Belki de gözlerin, hiçbir zaman, hiçbir bilinç erkinin açmaya cesaret edemediği ve ancak ikinci bir dikkatle maviliği ortaya çıkmış olan dev bir prensesin gözleri…

hüzünlü şiirler / 5 - nurullah can

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 15:46 tarihinde gönderildi

Erken ölmeliydim ben
Üç şiir yazsam yeterdi
Cenazem rüzgârlı bir günde kalkmalı
Mezarım çıplak bir tepede olmalıydı

Erken ölmeliydim ben
Bir korsanın ömrü kadar
Fırtınalı gecede hayalet şatosunda
Korkunç bir çığlığın yankısı kadar

Erken ölmeliydim ben
Bu yüzden kıskanırdım işte
Gece kelebeklerini ateşböceklerini
Onlar gibi yansaydım ateşler içinde

Çok erken öldüm ben
Çocuktum ilk kez sinemaya gitmiştim
James Dean Yılmaz Güney genç askerler
Film bitmiş herkes çıkmış ölmüşüm ben

Kadıköy - 2000