gökçen göksal

asimetri - gökçen göksal

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 18:54 tarihinde gönderildi

Sis ve gölge, başaşağı senkron yalnızlığı
Kırılmalar, suda beliren yüz, deriden gömlek kıvranmalar.

Soru işaretlerinin avlusal denklemi, bedensel işlemler
Işık, sütun ve hiram, açık tonajlı matem esintisi
Cazibesi, kabuksu cepsel takvim
Tevatür.

Kanayan: içbükeysi derleniş, meselenin sondan bir önceki lafzı,
Hipnoz: Öteki ben

Kapıların üzerindeki yazmalar
Ay ışığının apsansında, cam bardaklarda kalan el izleri
Kızılca kıyamet,
Atomize olmuş bir yalıtılmışlık

zaman

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 15:55 tarihinde gönderildi

bir gün / Sedat Demirkaya

gün batmadan atlar baharı sırtlar
üç günlük ömrünün uykularını taşır eylüle
ne yağmurlar ıslatır beni ne rüzgâr savurur
istemem sarı yaprakların geniz yakan hüznünü
zaman akar avuçlarımdan
tüketir ayrılıkların ömrünü

söyleşi: gökçen göksal

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 12:48 tarihinde gönderildi

Kuzey Yıldızı: Kitaplarınızın oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu serüven nasıl başladı?
Gökçen Göksal: Bu süreç çok eskilere uzanır. Ortaokuldan beri araştırmacı bir yapıya sahibim. Okumaya, araştırmaya ve kendimi yazarak ifade etmeye meyilliydim. Düşüncelerinizi, ihtiraslarınızı, sevgilerinizi, kısacası her şeyinizi yazarak anlatmaya çalışıyorsunuz. Bu durum zamanla sizde bir kültür oluşturmaya başlıyor. Kitaplarımın oluşumuna gelince; ilk kitabım «Devlete Dair» bir inceleme ve araştırma kitabı. Devletin tarihsel gelişimi üzerine 20’li yaşlarımda tamamladığım bir kitap. Neden devlet derseniz, ülkemizdeki insanların incelemeye korktuğu bazı konular vardır. Bunların başında devlet geliyor. Ben haddimi aşarak, her zamanki araştırmacı tutkumla bu konuyu incelemeye başladım. Kitabın tohumları lise yıllarında atıldı. Üniversiteyle birlikte düşüncelerim, araştırmalarım netleşti ve birleşti. Bu birikim «Devlete Dair»i oluşturdu. «İkilem» ise şiir diliyle bu birikimi birleştirmek demekti benim için. Duygusal izlenimlerimi ve dünyaya bakış açımı şiirin sonsuzluğuna bırakmak güdüsüyle «İkilem»i tamamladım.

KY: Şiirinizde pek çok defa felsefi ve dini terimlerle karşılaşmak mümkün. Okurunuzun şiirlerinizi anlamlandırabilmesi için bir çeşit felsefi donanıma sahip olması gerekiyor mu? Okurdan talepleriniz nelerdir?
GG: Okurun kitaplarımı değerlendirebilmesi için her şeyden önce bir dünya görüşüne sahip olması gerekiyor. Aynı zamanda dediğiniz gibi felsefi bir literatüre de hâkim olmalı. Felsefi sözcüğünü burada sadece eski düşünürlerden edinilen bilgiler anlamında kullanmıyorum. Okurun bir devinime, bir değişime sahip olması ya da bunlara bir gereksinim duyması lazım. Salt bir felsefe okurunun benim şiirlerimde aradıklarını bulamaması söz konusu olabilir. Ama bu, kitabımda kullandığım ve yer yer anlam sınırlarını zorlayan sözcüklerden değil, bu sözcüklere basarak kavramlara yüklediğim devrimci misyondan kaynaklanıyor. Ben her zaman için okurun belli bir düşün sistemine sahip olmasını isterim (düşünce sistematiği ne olursa olsun). Ne okumak istediğini bilen, nerede durması gerektiğini, nerede iradi müdahale gücünü kullanması gerektiğinin bilincinde olan bir okur tipolojisini düşünüyorum. Şiirde ve aslında genel anlamda yazım hayatımdaki bakış açım bu benim. Bir şeyleri değiştirmeye ihtiyaç duymalı benim okurum, bir şeylerin değişmesi gerektiği kanısı oluşmalı kafasında. O, değişmesi gereken bu konuya vâkıf olduktan sonra kendi üzerine düşen vazifeleri yerine getirebilme kudretine de sahip olmalı. Tarihe baktığımız zaman bir akış var. Tarihte hiçbir zaman boşluk yoktur. Savaşlar olur, devrimler olur, isyanlar olur, ama hiçbir zaman kırılma olmaz. Çünkü her şey birbirini etkileyerek devam eder. Geçmişin birikimi geleceğin olması gerektiği biçimde şekillendirilmesi açısından çok önemlidir. Benim okurum da bu tarihsel anlayış içersinden de kendisine bir yer edinmelidir.

köhnemiş evlerin çürüyen anılarında - gökçen göksal

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 11:01 tarihinde gönderildi

Süprüntü ihtişamların kısırlığına yaslanan irkilmeler

savrulurken etrafta

Vadesi dolan küçük bir ateş topunun,

askıntı olduğu urganın çapı dolanıyor

Düşük oktavlı ahlaksızlıkların eteklerine

Uzatıldıkça aldığım,
Ayak diretmelerin büyüttüğü çift renkli bir dua
Gecelerimi pay ettiğim yalnızlığımın kambur sırtlı nefesi.

Ayrıntılara bölünen şefkatimin acınası sefaleti,
Nikâh kıyarken, iki bilinmeyenli bir denklemin paydalarına
Ağırlığınca derin bir gökyüzü tecavüz ediyor

Şehrin taşınırlığına muhtaç mahallelerine

ikilem - gökçen göksal

Vedat Kamer tarafından Pt, 05/02/2007 - 10:46 tarihinde gönderildi

Sözcüklere asarsın saksı diplerinde yeşeren lanetli vücudunu
Çıkarıp yeşillik tadına gebe duygularını
Ahşap binaların cumbalarına peşkeş çekersin

Önemlidir
Çiğnediğin gölgelerin üzerinde kalan ayak izlerin.

Parmak hesabıyla kanatılır geçmişin izdüşümü.
Ansızın bahar düşebilir üzerine
Tüm yabaniliğine rağmen ayaklarının dibinde
Küçük bir kız çocuğu açabilir.

Ellerin yabancı bir ülkenin renklerinde
Uysal resimler doğurabilir.

Tanımadığın kokulara yaslanıp
Uçurtma kuyruklarında dans edebilirsin.