sayı: beş

kuzey yıldızı - alparslan nas

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 15:16 tarihinde gönderildi

En büyük hatam fenersiz esen fırtınanın ağzıma soktuğu kum taneciklerini yutmamak oldu. Oysa nefretim gibi boğazımda biriken balgamı da insanların suratına tükürebilirdim.

En büyük aşkım dört duvar arasında kaldığım zamanlardan armağan tükenmez kalemimdi. Bir de odamın dört bir yanındaki eskilerden kalma bir yığın mektup — sana yazdığım ama gönderemediğim.

En büyük umudum kalemimi kâğıda dokundurup öylece mürekkebin bitmesini beklemekti. Bu sayede kâğıdın aşka geçirgenliğini kanıtlayacaktım. Çünkü kalem şairin hayallerinden gerçeğe yolculuğunda destek aldığı bastonudur.

En büyük özelliğim olabildiğince saf hayallerimde —herkese rağmen— kendimi yazmaktı. Umutlarıma inadımı, kayaları delen bir incir ağacının köklerinde saklamıştım. Böylece her umudumu hayallerimden saymayacaktım.

En büyük sırrım —saklayamadığım— seni sevdiğimi düşündüğümden emin olup olmadığımdı. Ne var ki toprağın kokusu ve demirin tadı beni şüphelerimden arındırdı.

her martı bir uçuştur - ulaş nikbay

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 15:08 tarihinde gönderildi

her martı bir uçuştur katlanmış denizi göğe asmaya
yorulmuş ömür kanatlarının nakışıdır yolculuk
engin mavinin dingin konukluğunda

taşımasından mı dilimizdeki yara
geçmişten sözcükleri gelecek kuyusuna

nergisleri köksüz öksüz ağıttan dileğe sığınmak
bilmem şiiri böyle mi tanımlasak

nokta kadarız sonsuz evrende küçük
ikimizi toplasak iki noktanın devamı
belleğimden süzdüğüm her sözcük

her martı bir uçuştur yine de
beş beden büyük kanatlarla
katlanmış denizi göğe asmaya

tezer - gökçe polatoğlu

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 15:06 tarihinde gönderildi

bu yazıyı yazmak çok zor olacak biliyorsun. bütün kitaplarını yüzüncü kez okumam, gökyüzüne ve o kelebeğe bakarak mutlu gezintiler yapmam gerekecek. harfler bile değişiyor. araya senden cümleler serpiştirmem gerekecek. ama bütün bunlar için yeterince vaktim yok artık. artık defterimin kapağını bile açamıyorum. senin onca şeyi bir arada nasıl yaptığına şaşırıyorum.

oysa aynı yerlere gidecektik. belki aynı fincandan kahve içip, aynı şeyleri düşünecektik insanlara bakarken. cafe piatti! tepeler vardı. her şey hazırdı. yalnız başıma. her zaman yalnız. gidecektim. zaman hepimizi yiyor.

seni tanımak… tezer özlü’yü tanımak… ölüme daha yakın bir kıyıda oturup gelen geçene gülümseyerek bakmak.

lirikler - baran esmer

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 14:58 tarihinde gönderildi

I

Uçtum sesinde
Yoruldukça kanatlarım
Kondum yüreğine

II

Karanlık öptüm,
Ufuksuz gözlerinden;
Ay tutulması.

III

Uzansam yüreğimden,
Bir yıldıza tutunsak,
Gök bize tutunsa,
Bulutlar bana…

IV

Yalnız tek bir kez
   En dibinden gözlerinin
Bir soluk alsam…

V

Güz cıvıltısı
Bülbül dudaklarımda
Adının türküsü

VI

Eylül ezgisi
Yağmur kalabalığı
Issız gönlümde

VII

Deniz kanıyor
   Bir yaprak kırılıyor
      Avucuma düşüyor
Hep susuyoruz…

ey aşk! nelere kadirsin... - korkut akın

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 14:28 tarihinde gönderildi

İki kişi arasındaki, ister özel ister kişisel deyin, en mahrem iletişimdir mektup. Öyle ki, taraflardan biri kabul etmezse anlatmanız bile mümkün değildir.
Bu denli kişiselliğinin arasında -özellikle edebiyatçıların kaleme aldığı mektuplar- buram buram edebiyat kokan, alabildiğine keyifli, coşkulu betiklerdir.
Buna bir de aşk mektuplarını ekleyin; bakın görün tadından yeniyor mu? Bir edebiyatçının gündelik yaşamını aktarışı, hayata bakışı, gelecek kaygıları ya da öngörüleri -önyargısız, sansürsüz, sakıncasız- sunuluyor bu mektuplarda.
Kuşkusuz, onların da ‘günün birinde basılabilir bu mektuplar› düşüncesi dönenip duruyordur kafalarının bir köşesinde. Kuşkusuz, onlar da ‘ya ele geçerse, yanarım› kaygısıyla gem vurmaya çalışıyordur ellerine kalemi aldıklarında. Kuşkusuz, aşklarıyla cinselliklerini gizliyorlardır yaşamın ‘ayrı› noktalarında. Tüm bunlara karşın, mektuplar -hele bunlar ‘aşk mektupları› ise- inanılmaz duygu yüklü, inanılmaz coşkulu, inanılmaz heyecanlı edebiyattır. Bir başka alanında da edebiyatın, yakalanması güçtür bu coşkunun, duygu yükünün ve heyecanın.

ruhun teknolojisi - erkut tokman

Vedat Kamer tarafından Çar, 07/02/2007 - 14:21 tarihinde gönderildi

İnsanlar boş hayaller peşinde «Zaman makinesiymiş!»
Zaman içimizde bizim, sonsuza uzayıp gidiyor işte…
Teknoloji bir ütopya şimdilik, zamanda yolculuk için
Ben sadece şunu söylüyorum:
Teknoloji insanın ruhudur ve ruh her yerde;
Geçmişte ve gelecekte
Utandırır bir gün bizi bu gözler gördükleri için
Canavarlaşır «Teknoloji»
Yer, bitirir, kemirir insanlaşmaya çalışan bir yapıyı
Oysa biz zaten insanız, değil mi?
Zamanı düşünüyorum şimdi Beyoğlu’nda
Yaşıyorum geçmişi doyasıya
Bir handa, bir duvarda, bir insanda