sayı: on üç

oyun II (dû-şeş) - eylül hicran polat

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 23:50 tarihinde gönderildi

(Aylardan Eylül… puslu bir hava… yangın yerinde tavla… zar tutana ceza!)

I

Keskin bir sızı gözlerinde
Ha deldi ha delecek
Göğün ipek örtüsünü…

Kendisine ağlayan zavallı beşer
Tasından taşarken yaşın
Unutma!
Top tüfek altında ölüler
Ah! binlerce kez toprak üstünde ezildiler…

Ömrümden ömür hanginize yeter!..

evden uzakta ya da kayıp - hakkı engin gidener

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 23:47 tarihinde gönderildi

Karanlık inmiş bile
Tuhaf bir sessizlik
Cırcır böceği yok
Otlar hışırdamıyor
Bozuk gen saati

Ayağım bir taşa çarpsa, takılsa
Rüzgâr değse yüzüme hafiften
Yalvarsam suçluluk çiçeğime açsa içimde
Korksam biraz uyarısız havadan

yalnızım söylemeye dilim varmıyor gözlerimden akan yaş konuştum sayılsın! - halim şafak

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 23:45 tarihinde gönderildi

sesini saklayıp duran insanım
gittikçe acılar bıraktım geride
yağmur altında ıslanan ağaç kaldı

oturduğum balkon anıların
mezarıdır olsa olsa yola bak
kim geçerse geçsin yalnızdır

kim odalara kapansa keder
doluyor içime pencereyi açma

uçan ayna - salihaydemir

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 23:42 tarihinde gönderildi

yine yağmurlar geçiyor çocukların omzundan
yine kuşlar ve kısa baharlar
boz bir grinin yaşını alarak ahşap evlerden
ve kuru topraklardan açlık gibi

yaşımda gün var    gözlerini unutan zaman
gecenin sesinde   trenler  otobüsler
ve ağır kokular   sanki yıl geçiyor gözden göze

giz’li anlatı - umut y. karaoğlu

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 23:22 tarihinde gönderildi

«Çağlar öncesinden kalma, yaşam yeryüzünde filizlenmeye başladığından beri tüm doğumlara, ölümlere, iyiliklere, zulümlere tanık olmuş, her taşında bilgelik yüklü bir köprü dikiliyor tam karşımda. Ve altından bir nehir akıyor bedenime doğru; zamanın başlangıcından beri, tüm pislikleri temizlemek için, sonsuz bir sabırla akan, en saf suya sahip, büyülü bir nehir… Nehrin üstünde hayaller dünyasını bile çoktan terk etmiş, o güleçyüzlü, ilk balıkçının kayığı yumuşak devinimlerle sağa-sola yatıyor. Ve kayığın içinde, her canlıya yaşama şevkini aşılayan, uçlardan uzak o huzurlu ezgiyi ilk günkü heyecanla çalıp duran, yarı tanrı yarı insan bir kemancı oturuyor; üzerine köprünün gölgesi düşmüş… Nehrin iki tarafında, her türlü yaşantıya gebe çayırlar sonsuza doğru uzanıyor… Ve hepsinin üstünü örten sis perdesi… kimi zaman her şeyin sadece birer karaltı olarak görünmesini sağlayacak kadar yoğun, kimi zamansa renklerin geçmesine izin verecek kadar ince bir gizem kaynağı…»

söz cinayet gibi çekiciydi - öztürk uğraş

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 23:19 tarihinde gönderildi

kent süngü yarası almış acı akıyordu
kurum gibi ağlamalar geliyordu sur içlerinden
fotoğrafların çığlıkları caddede birikmiş
                         ve sloganları bitmişti

iki adam duvarlara kostik sürüp
afişle kapatıyordu kentin sızısını
suyu allahın elinden almışlardı
                         /su parayla satılıyordu
                         ben afişe bakıyordum

ipler - kerem ışık

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 22:58 tarihinde gönderildi

Sabah uyanır uyanmaz Ferit’i bir ucu kendisine, diğer ucu işyerine bağlı olan ip çekiştirmeye başladı. Zorla yataktan kalkıp dişlerini fırçalamak üzere banyoya girdiğinde iyice güçlenmeye başlamıştı bu ipin çekimi. Elinde diş fırçası, kıyafetlerini hazırlamak üzere yatak odasına döndüğünde karısının hâlâ uyuyor olduğunu gördü. Zaten bir ucu kendisine, diğer ucu karısına bağlı olan ipin onu henüz çekmeye başlamamış olmasından anlamalıydı bunu.
Apar topar yarı ütülü bir pantolon, düz renk bir gömlek ve soluk renkli bir ceket çıkarıp tekrar banyoya koştu. Ağzını yakan diş macununu sesli bir şekilde tükürdükten sonra buz gibi suyu yüzüne çarparak ayıltmaya çalıştı yorgun bedenini. Henüz tam olarak ayılamadığı için bulanık gördüğü aynadaki aksine bakarken bir ucu karısına bağlı olan ip gerginleşmeye başladı yavaş yavaş.

adın kuma yazılır - metin fındıkçı

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 22:53 tarihinde gönderildi

2

Çölü gecenin serinliğine, yatağında bırakıp çıkıyoruz
Hasır şapkanın altında sol yanımda begonvil
At sırtında Musa vadisinden geçiyoruz
Diğer yanım kayalara gömülmüş kadim tarihin zamanı

Kurumuş taşın su yataklarına gezdiriyorum parmaklarımı
Uzakta Um Kasr’ın uğultusu ve kedi figürü:
                                    Petra
                                                Ateş ve taşın
                                                Aşk oyunu.

orta kat - ulaş oral

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 22:41 tarihinde gönderildi

Bir dehlizin iç açıları gibi oranlıyorken sessizce içlerimi
Geç – erken biten hasatsız, hasarlı saplantılarım
çarpık kanatları gibi albatros kuşlarının
kalbim: genişleyen – daralan – hacimli – hacimsiz
«dikkat et ne olur bana…»
Tam ortasındayım tüm katların,
Binaların, caddelerin, sersefil, pis, aylak
Kokulu bir binanın orta katında…
bir adım daha atıyorum şimdi merdivenden,
«ağır ağır mı çıkmalıyım, ahmethaşimvari?»
sonra bir tane.. bir tane ve bir diğeri..