şiir

mabrahar - mehmet ulaş oral

Vedat Kamer tarafından Ct, 04/11/2006 - 17:37 tarihinde gönderildi

Işık saçlarının arasına girer, içerilere
İçten ve güzel olan yerlerine sokulur, ulaşır
Düşlerine. Dudaklarında kaç ölü çocuk, kaç eski aşk
Yalın ayaklığında. Yoldan geçerken herhangi birine
Selam verebilirce gülümser yüzün, yaban bir otlakta
Ya da ıssız bir adada. Oturur, konuşur Mabrahar; suçsuzluğun
Tanrısı, tanrının diğer yarısı ve masumluğun. Çocuk
Gülüşünde üç-beş eski şarkı taşırsın, oval yüzünde ve siyah
Bakışında bir rahibenin kıvancı… Öylece dolaşırsın. Işıldayan

ağlamak isteyen tek ben değilim, günleri üleşiyorum - alper akdeniz

Vedat Kamer tarafından Ct, 04/11/2006 - 15:28 tarihinde gönderildi

birinci gün; okuyorum, eskimiş fotoğraflarımı yırttılar

yüzünü ışıklara dön, kapılar var iğreti hayatlarımıza açılan
yollardaki kesik çizgiler miydi tükenen?
yoksa, levhalarını mı yitirmiştik kaybolup gittiğimiz adreslerin içinde

adını koyamadığım ne çok ölüm var
bak bu yıl nâzım yılı, vatansız şairlerin doğum günü bugün!
çocuklarla toplanıp, günlükte eskimeye yüz tutmuş her ne varsa okuyoruz

görece - erkut tokman

Vedat Kamer tarafından Ct, 04/11/2006 - 15:17 tarihinde gönderildi

Bulutlu havalarda beliren
Gizli bir yüzü var bu dünyanın
İçinden çıkacak olan
Karartılı bir günün
Yağmura çalan havasıdır.

Neden hep iyidir içimiz güneş
Neden kötüdür bataklık ve balçık
Neyi hatırlatır iyi bir günün sonu

İşlerin yolunda gitmediği bir gün
Zihne dolan düşünceler
Neden ansır hep bir bulmacayı çözmenin

kelimelerin yetişemediği yerde boğulan çocuk - murat akgöz

Vedat Kamer tarafından Ct, 04/11/2006 - 14:57 tarihinde gönderildi

sen
gözlerinde hangi denizi saklıyorsun çocuk
ağlayamıyorsun yine

sen de Kız Kulesi’ndesin
kendi martına bakıyorsun

o martı ki
seni Kız Kulesi’ne taşıyandı
şimdi dönüp bakmıyor bile
seni hâlâ kanadında sanıyor
sense yüzme bilmeden düşmüşsün
gözlerindeki denize

kelimelerin yetişemediği yerdesin çocuk
korkma
      bir gün
            boğulmayı da

portakallı yârim - emrah altınok

Vedat Kamer tarafından Ct, 04/11/2006 - 14:53 tarihinde gönderildi

Sen orda perdeni örtersin,
ben burda gözlerimi kaparım geceye.
Düşler kurarım,
                    edepsiz rüyalarım ol diye.

Sen gözlerini açarsın
sessiz bir kuş gibi,
ben defterimi
                    uyanır gibi…

Cam silersin kış vakti
ismini yazar gibi,
ben de cam silişini yazarım o deftere

en güzel olduğun yer - fatih özcan

Vedat Kamer tarafından Ct, 04/11/2006 - 14:48 tarihinde gönderildi

Senin en güzel olduğun yer gözlerimdi
Siyah beyaz film gibi tadına varamadan kopardın.
Sonra zifiri karanlık.
En masum olduğun yer düşlerim,
Bir annenin şefkatini taşırdı yüzün, ağlardın.
Sonra zamansız ayrılık.
Senin en tenha olduğun yer ellerimdi
Bir kelebeğin ürkekliğinde konar, kaçardın.
Sonra çocuksu tuhaflık.
Gecenin en sessiz matemini yaşıyordu
siyah giymiş kırılgan saçların,
Solgun yüzünde sevmelerin yasak olduğu ülkelerden
kaçırılmış birkaç resim,
Zayıf ellerinde eylül bakışlı kuşların terk ettiği

şu sen - tekin gönenç

Vedat Kamer tarafından Cu, 29/09/2006 - 14:04 tarihinde gönderildi

şu sen
içinde darağaçları büyüten

dayayıp camlara başını
şimdi ağlarsın
bilmez miyim

üstünde ay dolanır gecenin
az sonra sıyrılır çıkar kınından
o vurdumduymaz kent
ve içinde
seni terk eden çocuk

ardarda yangınlar başlar
içinin fırdönen aynalarında
her kareden fırlar bakışları
yumsan gözlerini o
açsan o

siz ki
yaylım ateşinden çıkmış
ne sevdalar yaşadınız
hiç de melez bir aydınlık değildi
bölüştüğünüz

bilinmezlere açılan o anafor
şimdi neden zorluyor sınırlarını
düşgücünün

şu sen

*** - özge dirik

Vedat Kamer tarafından Cu, 29/09/2006 - 13:57 tarihinde gönderildi

                                dünyaya kamaşmayan gözlerine…

Umut tüketir zaman,
adının içinde ne varsa,
bire on oynar karanlıkta.
—gözler önceden okumalıdır ışığı—
geceden aydınlığa bir adımda sevgili,
haciz gelir ellerine bir yazarın.

çeviri şiir: beyaz dağ apaçileri'nin şiiri - nice damar

Vedat Kamer tarafından Cu, 29/09/2006 - 13:51 tarihinde gönderildi

SUYA BATTIĞINDA NE OLDU GENÇ ADAMA

1

on iki gündür uykusuz o

sonra kuşattı onu su perileri

«gel, dans et bizimle» dediler

sular ülkesinin insanları
denir onlara
dans ediyorlar bizimle birlikte

suyun içinden geldiler onlar
çocuklarıydılar suyun
yumuşak tüyleri vardı tümünün

yakınımıza
suyun bittiği yere geldiler,
yanaştılar bize iyice
sıcacıktı elleri

sisler ülkesinin insanları onlar
sisin ufku kapladığı yerde
dans ettiklerini söylediler tümünün
geldiler
sisin çocuklarıydılar
tenleri
sisin yumuşak dokunuşu gibiydi

oku - sedat demirkaya

Vedat Kamer tarafından Cu, 29/09/2006 - 13:21 tarihinde gönderildi

                                    —diye başladık söze—

bin yılların ışığını gören çocuk
fincan fincan açtı gözlerini
gönül penceresinin önünde
– büyülenmiş – dediler
sonra
aynasını yaratmaya koyuldu
anadilinin mayasından
ateşten gagasıyla
çıt
çıt
çıt
çıt…
renkten renge giren sözcükler seçildi
kanatlandı dizeleri
bulutları aşan sesiyle