öteki - sesim erozan

Vedat Kamer tarafından Pa, 11/02/2007 - 23:26 tarihinde gönderildi

içimin meydanlığında
orta yerimden kanıyorum

incecik parmaklarıyla
okşuyor saçımı sevenim
birbirlerinde nedenini arıyorlar
acımın
adlarını bilmediğim
göbek bağlarım

aklımla teşvikçisi
gövdemle yatakçısıyım
bu katlin

ama
nerdesin?
ey! gıyabında yıllardır aranan
faili yalnızlığımın

korkma gel!
gel de kucaklaşalım

ben
senin masumluğunun
tek tanığıyım

bu saatinde günün - emre gümüşdoğan

Vedat Kamer tarafından Pa, 11/02/2007 - 23:22 tarihinde gönderildi

taş avluya uzanırken gün
akşam güneşine yaslarım yüzümü
gölgeler uzar böğrülce köklerine
gök / su yangın… ufuk cehennem
yasemin kokuları alır ancak
yitik gülüşlerimi kızıllıktan

bu saatinde günün
nedensiz seni düşünürüm

öpüşlerin diş izi
hercainin yapraklarında mor
gölgesini paylaştığımız palmiye
nakarat boşluğu içimde
kaygan patikalar yorgun dizlerim
yitik odaların serinliği
pencere arkasına sığdı yaşam

bu saatinde günün
havada kar kırılır / mevsim yaz

mavi bilyenin bilmem kaç dönüşüne

küf - ismail bora özcan

Vedat Kamer tarafından Pa, 11/02/2007 - 23:19 tarihinde gönderildi

sözcüklerin yaptığıydı:

kırmızı kalemle çizerdik
hayatın önemli yanlarını

ve «çilli bom, bom, bom»
diye koştururdu adile naşit teyze

kurgusu eksik bir filmde

eskiden yaz vardı
ve sinemalar – güze kukla

her şeyi sözcükler yaptı

balık suya küfretti
kuş maviden utandı

ve picasso’nun sızlayan kemikleri
tuz buz –denize kurban edilen imge

sahi, tanrı neredeydi
küf sunarken hayat kırmızıya

bir rock'n'roll düğünü - hikmet temel akarsu

Vedat Kamer tarafından Pa, 11/02/2007 - 23:15 tarihinde gönderildi

Hiçbir adayı sevmemeliydim o günden sonra…

Çılgın kalabalıklardan uzaklarda, terk edilmişliklerin ruhu yatıştıran kuraklığında tatil yapmak için seçmiştim o adayı. Canavara dönüşmüş metropolün deniz yoluyla beş saat uzağındaki o metruk adanın, o metruk balıkçı köyünde, Rum şiveli, ak sakallı, yoksul ihtiyarlar arasında geçiriyordum artık yaz tatillerimi. Benim küçük tatlı adam, küçük tatlı denizimin ortasındaki metruk adam… Ve yanımda yılda bir kez buluştuğum çocuklarım. Ne de güzeldi onlarla yayılmak denizin kıyısına ve annelerinin yokluğunda onlara masallar anlatmak güneşin altında… Hasırdan evler yapmak, mucize görüntülü çakıllar toplamak, mavi denizle kardeş olmak, balıklara rock balladları söylemek…

kim-lik - özge dirik

Vedat Kamer tarafından Pa, 11/02/2007 - 23:12 tarihinde gönderildi

1. kimseler

ne güzel büyüdük
kimseler bilmeden bizi.

tahrip gücü yüksek bir çocuk
hayatı budama peşinde şimdi…

2. kimse

ne güzel büyüdük
kimseler bilmeden bizi.
sidik kokusu, ısırgan şişiği
el arabasında taşıdık birbirimizi.

umut sendeler, her çakıltaşına inci deyince
akrep sinsi sinsi gülerdi halimize.
tahrip gücü yüksek bir çocuk
hayatı budama peşinde.

3. kim

ne güzel büyüdük
kimseler bilmeden bizi.
rutubet kokardı biraz
yer yatağı hayalleri.

bizden sonra - sedat demirkaya

Vedat Kamer tarafından Pa, 11/02/2007 - 23:06 tarihinde gönderildi

–Melih Cevdet’e–

Haydi burada öl dediler bana
Ölmek istemiyorum demedim
Demedim ama
Şimdi bilmek istiyorum
Toprak gene bizim zamanımızdaki gibi mi sürülecek?
                                        — Melih Cevdet Anday

Gelişmiş bir Batı ülkesinde şair olmanın kolay anları vardır. Nehirlerin bereketli toprakları delta ovalarına yığdığı gibi bereketli bir birikimin üzerindesinizdir. Bilirsin ki –ya da sanırsın– son durak sensin. Orası bir tür zirvedir. Kendi ulusal kültürünü özümsemişsindir. Kendi kültürel köklerinin, kişisel birikiminin ve hayal gücünün özsuyunu damıttığında o bir şiirdir. Hem çağdaş, hem ulusal, hem de evrensel bir çizgidesindir. Zaman böyle. Rüzgâr alabildiğine senin yelkenlerini doldurmaktadır. Bohem yaşasan moda olur, asilik yapsan herkes seni anlamaya çalışır. Kökleşmiş bir sistemi silkeleyemeyeceğin için «Bizim çılgın şairlerimiz…» sevimliliği ile algılanır. Bütün dünya dillerine şiirlerin senin haberin olmadan çevrilir. Gelişmekte olan ülkelerin yayın organları senin sıradan bir şiirini allaya pullaya başköşede sunar okurlarına…

çer çöp - ayten çolakoğlu

Vedat Kamer tarafından Pa, 11/02/2007 - 22:57 tarihinde gönderildi

yağmur güllerini döküyor üzerime gökbaba
dudaklarımı çıkartıp sedef bir kutuya saklıyorum
sokağımdaki ayak izleri yavaş yavaş siliniyor

gül/ruhunun kokusunu yitiriyorum
maviye bir kibrit çakıp her gece
hüznün konağını ateşe veriyorum

çöp adamın gölgesi kendisi kadardı…

haklısın. zor. - ulaş nikbay

Vedat Kamer tarafından Pa, 11/02/2007 - 22:50 tarihinde gönderildi

«uzun süren kekemeliğime»

sis kapıma dayandı. camlarda kendimi arıyorum.
amansız çabam. eli boğazında bir akşam. sen bile…
sen bile kırık camsın bu akşam etime saplanan.
hayat bu. bir ileri iki geri. bilmeceyi kim çözmeli.
sevgilim. kalbimin kıyameti. bırak kalsın bende.
bırak kalsın bende. vurduğun kuşların iskeletleri.
yine de hayat bu. camlarda seni arıyorum. nerdesin…

24-08-2003

tembel öğrenci - jacques prévert (çev: yasemin semiz)

Vedat Kamer tarafından Ct, 10/02/2007 - 13:27 tarihinde gönderildi

Kafasıyla hayır dedi
ama kalbiyle evet
sevdiklerine evet dedi
öğretmenine hayır
sorgulandığında ayaktaydı
bütün problemler önünde
birdenbire aralıksız gülmeye başladı
ve her şeyi sildi
rakamları ve sözcükleri
cümleleri ve tuzakları
ve efendisinin tehditlerine rağmen
üstün yetenekli çocukların yuhaları altında mutsuzluğun siyah tahtasına
her renkten tebeşirle
mutluluğun yüzünü çizdi.

ağustos için veda - doğan ergül

Vedat Kamer tarafından Ct, 10/02/2007 - 12:53 tarihinde gönderildi

harflerinden sustu ağustos
devrilmiş ağaçların yeşili
sararmış sözler için

kendinden kaçan atların yeli sabah

aklımı gömdüğüm kuyu
denizler geçtiğim sandal
eskiyen gün

seni bir öğlen gibi durduğum dutluk

betonlarından taştığım havuz
kuşlar için kuşların boyunları için
renk

avare renk yoksun ya

seni bir bahçenin acıması gibi…

unutulmuş çiçek adları
usul işleyen dili doğanın

suyun ve suyun sesinden
harflerinden sustu ağustos