En büyük hatam fenersiz esen fırtınanın ağzıma soktuğu kum taneciklerini yutmamak oldu. Oysa nefretim gibi boğazımda biriken balgamı da insanların suratına tükürebilirdim.
En büyük aşkım dört duvar arasında kaldığım zamanlardan armağan tükenmez kalemimdi. Bir de odamın dört bir yanındaki eskilerden kalma bir yığın mektup — sana yazdığım ama gönderemediğim.
En büyük umudum kalemimi kâğıda dokundurup öylece mürekkebin bitmesini beklemekti. Bu sayede kâğıdın aşka geçirgenliğini kanıtlayacaktım. Çünkü kalem şairin hayallerinden gerçeğe yolculuğunda destek aldığı bastonudur.
En büyük özelliğim olabildiğince saf hayallerimde —herkese rağmen— kendimi yazmaktı. Umutlarıma inadımı, kayaları delen bir incir ağacının köklerinde saklamıştım. Böylece her umudumu hayallerimden saymayacaktım.
En büyük sırrım —saklayamadığım— seni sevdiğimi düşündüğümden emin olup olmadığımdı. Ne var ki toprağın kokusu ve demirin tadı beni şüphelerimden arındırdı.
En büyük korkum sana yeniden âşık olmaktı. Ama geç fark ettim yalnız kendimi sevdiğimi.
Ve şimdi İsa’nın olmadığı bir çarmıh bulmak için yola koyuluyorum…
- Yorum yazmak için giriş yapın ya da kayıt olun