Kuzey Yıldızı: Biliyorsunuz, şu sıralar edebiyat dünyasının içinde bir çok dergi mevcut. Bu dergilerin rolleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne tür gelişmelere sebep oluyorlar sizce, çok fazla olmaları bir dezavantaj mıdır?
Mustafa Köz: Söylenecek söz var demek ki. Günden güne yazıdan ve sözden uzaklaşan bir değerler dizgesiyle yüzyüzeyiz. Buna rağmen dünyanın her yerinde küçük büyük dergiler çıkıyorsa henüz insana dair söz bitmemiş demektir. Öbür taraftan son zamanlarda çok konuşulan sanal bir dünyayla yüzyüzeyiz ve bu dünyayı karşımıza çıkaran son yüzyılın bütün araçlarını elinde bulundurduğunu söyleyen görsel, işitsel araçlar –bilgi-sayar, televizyon– ve bunların kullanımı sözü ortadan kaldırmamışsa, hâlâ insanın doğrudan aracı olan söze ve dile olan ihtiyacı ortadan kalkmamış demektir. Bu tehlikeli değil ama yaparken iyi yapmak da önemli; bir geleneği iyi taramak ve sözü oradan iyi süzmek gerekir. Yoksa birşeyler söylersiniz ama söylediğiniz söz sadece kendinize ait olur ve geleceğe ilişkin çok şey taşımaz, yani bir donanım olması gerekir. Derginin geleneği söylerken kalıcı olma derdi de olmalıdır. Sonrası bir hevestir, dergi çıkarma hevesi. Ama bunu bir fenomen hâline getirirseniz de o dergi sizi tutsak almaya başlar; düşünsel anlamda bir tutsaklık. İşin dergi çıkarana kadar yapılan çabalar kısmı değil de dergi çıkarma isteği ön plana çıkmış olur ve söyleyecek söz azalır. Sürekli canlı tutmaya çalışmak, yeni şeyler peşinde olmak, bir buluş yakalamaya çalışmak önemlidir dergicilikte; dilde de önemli olan şeyler bunlardır. Yoksa sadece bir üslupla dergi çıkartmak ya da şiir yazmak, dili öyle koruyor olmak günün birinde üslubun bitebileceğini gösterir bize. Değişiklik ve yenilik önemlidir bu anlamda.