yazılanlar silinemiyor maalesef.
ayrıca dönüp okumanın da anlamı yok hiç.
sil at ne varsa. yenilerini yazarız. yeniden yazarız.
gitme…
gel.
gel nereye istersen gidelim.
gittiğine üzülen iki kız vardı. hangisinin daha çok üzüldüğünün muhakemesini yapamam, ikisinin de içini bilemezdim. her şeyi bilen bir kırmızı balıktı, o kumsalda yalnız başıma otururken geldi ve bana bildiklerini anlattı. sadece dinledim. hiç konuşmadım. konuşamadım. hikâye anlatmayı da sevmem zaten, ona hiç katılamadım.
beyaz sekanslar:
kaliteli parfüm kokusu, boyalı saçlar, topuklu ayakkabılar, pür makyaj, kaliteli klüpler… zaman geçer. çok az kalmıştır kum saatinin boşalmasına. sonra kız birden 18 yaşına döner. geri vites gibi, hızlı ve kontrolsüz. diğeri için durum farklıdır, o hep 18 yaşındadır kendi turuncu masalı boyunca, zaman geçmez. sonra birdenbire 30 olur. yaşlanır. zaman makinesi gibi, aniden.
kırmızı sekanslar:
saten pijamalar, saten çarşaflar üzerine serilmiş –orada kaldılar hep–
sarı çarşaflar üzerine kırmızı bir kız serilmiş –orada kalmış hep–
gecelikler gereksiz –at gitsin–
geceler kızıl şafak –hiç bitmesin–
1. perde:
kız eski bir romandan fırlamış. yeni bir roman yazmak için kolları sıvamış. masal masal içinde, kalbur saman içinde. samanlıklarda gizli buluşmalar, uzaklarda gidilemeyen başka köyler, başka samanlıklar varmış. kara büyü. o köylere kasabalara hiç gidilememiş aslında.
kız yeni bir romanmış. yeniden yazılmış. masallar bitmiş. üç elma düşmüş gökten. gitmek istemiş. gidememiş. kalmak istemiş. kalamamış. elmaları almış eline, küçük ısırıklarla…
mavi sekanslar:
koyda iki küçük çocuk oturmuş –orada doğmuşlardı–
uzaklarda bir taş bebek –doğmamıştı hiç–
yırt mektupları –gereksiz–
gökyüzü, rüzgâr, deniz – bahar mı bu?–
bulutlar göğü karartır –lost highway–
2. perde:
umut verdi kız o adama. çünkü umutlanmıştı. kapılar ardına kadar açık. rüzgâr bir camdan girip kapıdan çıkıyor. bam! bam! sesler! çıkın beynimin içinden! bağırıyor. duyan yok. sarılıp da ağlamak istersin bazen. bazen gülmek istersin saatlerce. ağlamak istedi. sorun aşk değildi, yıkılmış olmasıydı. itinayla kurulmuş binaların bir bir yıkılmış olması…
sevilmek okşanmak ister bir kedi. okşanmazsa hırçınlaşır. ve hırçınlaştı kız. bütün kâğıttan evleri yıktı. kendi yaptıklarını da, diğerininkini de. taş taş üzerinde koymadı. turuncu bir masalı kendi elleriyle kıpkırmızı yaptı.
sen gitme. ben de.
aşk sapsarı bir acı.
sen ona git. ben de.
- Yorum yazmak için giriş yapın ya da kayıt olun