kuzey yıldızı - özgür macit

Vedat Kamer tarafından Pt, 12/02/2007 - 00:20 tarihinde gönderildi

1.

– burası iyi.
böyle dedi dalgalı - kumral saçlı kız. oysa iyi olmadığını o da pek iyi biliyordu. çünkü bir kere yol kenarıydı burası, sonra inşaat vardı hemen arkalarında: tak - tuk - tak - tuk.
– pekâlâ.
çaresiz kabul etti esmer oğlan. kız kumraldı bir kere. ve o binlerce insanın aynı anda umudu haykırdığını görmüştü. üstelik demirin tadını da bilirdi.
oturdular.
– bu birlikte bir şey yapmaktır işte.
bunu da bu hikâyeyi yazan söyledi.
– sana bir gösteri yapayım mı?
dedi oğlan ve cevap beklemeden çantasına davrandı. kız:
– tabii.
dediğinde o çantasından iki tane beyaz kâğıt çıkarmıştı bile.
– şimdi.
dedi oğlan.
– şimdi.
dedi kız sorarcasına.
güldüler.
ve bu hikâyeyi yazan:
– birlikte bir şey yapmak bu.
diye düşündü tekrar.
– bu kâğıt, benim.
dedi oğlan.
– o kadar temiz değilsin.
dedi kız.
– sen de bu çakmaksın.
cebinden çakmağını çıkardı.
– ama ben mavi değilim.
bu kız da hemen şımardı!
– ne yapacağım?
diye sordu oğlan.
– kâğıdı yakacaksın.
– al sen yap o zaman.
oğlan kâğıtlardan biriyle çakmağı uzattı. kız çakmağı çaktı. kâğıt ısındı, yandı. bir işçi geçti yanlarından, tip tip baktı. kâğıt sönmeden kız kâğıdı elinden fırlattı.
– benim tamamımı yakmaya kalkarsan.
dedi oğlan.
– ya sen de yanarsın, ya da beni böyle yanarken bir kenara atarsın.
sustu kız, eğdi başını.
– ver bakalım çakmağı.
oğlan çakmağı alıp elindeki kâğıdı yakmadan altında gezdirdi. kız yavaş yavaş karaltılardan oluşan yazıyı heceleyerek okudu:
– se - ni se - vi - yo - rum.
– ben de seni.
dedi oğlan.
– birlikte.
dedi yazar.
sarıldılar, kenetlendi dudaklar.
– bu aşk işte.
dedi yazar.
utandı.

2.

– burası iyi mi?
böyle sordu kızıl – düz saçlı kız. üstelik iyi olduğunu o da biliyordu. ufukta sona eren bir deniz, dalgaların sesi, yemyeşil ağaçlar, vs.
– pekâlâ.
dedi oğlan isteksiz. esmerdi. neresi olursa olsundu onun için.
oturdular.
– birlikte bir şey yapmak olamaz bu.
dedi yazar ve ekledi:
– birlikteliği hissedebilmeli insan.
sustular.
– eğer sadece sussalardı.
dedi yazar.
– evet o zaman ‹birlikte› bir şey yapmış olurlardı. ama susmuş gibi durup kendileriyle, kendi yarattıkları başkalarıyla konuşuyorlar.
haklıydı.
– ee?
dedi kız düşünceden koptuğu bir sıra.
– ne düşünüyorsun?
– hı?
dedi oğlan, irkildi.
– boş ver.
dedi kız.
– iyi.
dedi oğlan.
– birlikte ancak boş verirsiniz.
dedi yazar:
– dolu vermek emek ister.
– ama.
dedi oğlan. esmerdi.
– ben çok emek verdim, olmadı.
– haklısın.
dedi yazar:
– karşılıklı olmalı emek, sevgi gibi.
kız:
– gidelim mi?
dedi, yazarı duymamıştı.
– evden beklerler.
– pekâlâ.
dedi oğlan, yazara dönüp bir acı, çaresiz gülücük attı.
kalktılar.
– birlikte!
dedi yazar, alaylı.
sustular ve yürüdüler.
– hayır olmaz.
dedi yazar, kızgın.
onlar da yürüdüler ve sustular.
– …
bir şey diyemedi yazar.
ayrıldılar, eller sallandı.
– bu da dostluk.
dedi yazar.
usandı.