— Kemal Kahraman
—Aşklık Grevindeyim—
Siyah bir şarkının uruydun uslu sır.
Yorgun kasırgalarım sebil, kavimler kir.
O günden beri ölmüşlük ne ki?
Barikat ve nakarat
İçinde yaşamanın ağırlığından başka ey hayat!
Her parçam azınlık, hiç bir cumhuriyet yok içimde.
Beni kara boğduran hep genzim imiş,
Hıçkırıklarla kayboluyor her şiirin şairi.
Kaç yıldır ölü yalnızsınız ey hareli göçebeler?
Ölüm maskınızı tanımaz; bir gün düşer yüzünüz.
Tren! Geçme yüzümden öyle ezik, hızlı, silik…
Koyu bir karanlıktır bu tünel,
Bambu kamışları ıslak, ıslık çalar raylarım.
Çağlayan tiner, ikilem, katran ve solan mavi karanfil…
Kaç tabur ihanet edebilir bir drama?
Ölüme verilen tenlerin yarası sarılıp,
Unutulmayan aşkın yaşı sorulur mu hiç?
Hangi yazgı güzü sarartmış yaprak yaprak,
Ölü balıklar gibi hüznün kıyılarında tuval?
Ilgın esiyor içimin yaban yeli.
Aşkın rengi sarı, ölümün gri,
Adınızın kokusu zakkum.
Omzunuza çakılacak elbet metal yıldız,
Bir gün ağır gelecek ü(nü)formalar!
Yalıyor beni bu ayaz, asit tarih, çiroz cennet, isli dip.
Kimin kaç çıplak resmi var ki elinde,
Tanrıya kırmızı kart gösterecek?
Ölüm ve aşk vuruyor yaşlı Troya’nın kıyılarına.
‘Mendilimde kan izleri’ duyar mı beni Edip abi?
Hanginizin ufku ada, yanılgısı zakkum, rengi nar?
Bekler mi beni Nazilli’de o ıssız hayal gar?
Kim çıbanını katmer kerter gibi öpebilir diliyle?
Heykeltraş gibi yontuyorum gölgenizi sahile,
Nasıl toplarım uçuşan kumları su ellerinize?
Ebruli Ege tenini şiirle yıkar ölümün,
Ağzından öper dizelerin.
Anneler simsiyah evlerde perde perde,
Ey minval ve şuara hayat!
Rahmin ne zaman döllenecek?
Kar libaslı zemheri, ölümün fon müziği…
Ey aşk! Arayla, arayla…
Si bemol (ak) ordu ölü, sırayla, sırayla…
Dalgındır çünkü her bellekte bir yara
- Yorum yazmak için giriş yapın ya da kayıt olun