söyleşi

söyleşi: nurullah can

Vedat Kamer tarafından Sa, 30/01/2007 - 12:12 tarihinde gönderildi

Kuzey Yıldızı: Son şiirlerinizde ölüm temasını işlemişsiniz. Bu hüzün, bu küskünlük neden?
Nurullah Can: Ben küçüklüğümden beri hüznü ve karamsarlığı yoğun olarak yaşamış biriyim. Önceleri siyasal kargaşa içinde ölen genç arkadaşlarımızı şiirlerime alıyordum. Seksenli yıllarda yazdığım şiirleri bu gruba alabilirim. Doksanlı yıllardan itibaren ilerleyen yaşımın getirdiği ölüm ve yaşlanma konuları şiirlerime egemen olmaya başladı. Bu eğilim şiddetlenerek devam ediyor.

KY: Yazma eyleminizin hayatınıza yansıması ve hayatınızdaki önemi nedir?
NC: Çok küçük yaşlarda okumaya, hem de sistemli okumaya başladım. Edebiyat, felsefe, tarih, coğrafya, bilim alanlarında ayırt etmeksizin okuyordum. Ama yazmak hiç aklıma gelmiyordu. Sonra bir gün kahvede otururken önümdeki kâğıtlara bir şeyler yazmaya başladım. Daha sonra yazdıklarım üzerinde daha çok çalışmaya ve işlemeye başladım. Bu yazma eylemi benim için önemli bir yaşam biçimi haline geldi. Yalnız ben çok az yazan bir şairim. Yirmi yedi yılda sadece yüz kırk beş şiirim oldu. Bunun da yüz otuz beş kadarı yayımlandı. 2001 Ekim ayından beri bir dize olsun yazamadım. Sanki şiir beni bıraktı gibi bir şey. Bu da beni çok korkutuyor.

söyleşi: dinçer sezgin

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 17:08 tarihinde gönderildi

Dinçer Sezgin, 1939’da İzmir’de doğdu. Çanakkale Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü-Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Dokuz yıl edebiyat öğretmenliğinden sonra, TRT’de 28 yıl boyunca prodüktörlükten spikerliğe bir çok görev alarak, bin beş yüze yakın program yayınladı. İlk yazısı “Tekerlemeler” Türk Dili dergisinde yayımlandı (1959). O tarihten bugüne, başta Varlık olmak üzere, Türk Dili, Gösteri, Oluşum gibi bir çok edebiyat dergisinde şiir, öykü ve yazılarını yayınladı.

söyleşi: tekin gönenç

Vedat Kamer tarafından Cu, 29/09/2006 - 13:47 tarihinde gönderildi

Kuzey Yıldızı: Edebiyat dergileri hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Tekin Gönenç: Edebiyat dergileri son zamanlarda oldukça çoğaldı ve iyi ki de çoğaldı. Yeni dergiler aracılığıyla, amatör yazarlara ve yolun başında olan gençlere olanaklar yaratılmış oldu. Herhangi bir nedenle hakkını alamamış, belirli dergilerde yayınlanması gerekirken yayınlanmamış eserlere ve bu eserlerin yazarlarına yararları açısından, edebiyat dergilerinin çoğalmasının çok önemli bir girişim olduğunu söyleyebilirim. Bu tip yayınlarda süreklilik çok önemlidir. Ülkemiz koşullarında zor olmasına karşın dergiciliğe başlarken, derginin sürekliliğine inanmak ve devamlılığı ilke edinmek gerekiyor. Bu olmayacak bir şey değildir. Türkiye’de hep süregelen, özellikle şiir ortamında kendini gösteren bir durum da şudur: dergiler yayın hayatına başlarken bir bildirge yayınlarlar. Bu bildirgede derginin hangi amaçla yola çıktığından ve hâlen nasıl bir poetika izleyeceklerinden söz ederler. Fakat zamanla dergiyi yönetenler bazı nedenler yüzünden bildirgenin dışında kalabiliyorlar. Derginin bildirgesinde sözünü ettiği poetikanın sık sık dışına çıkması, derginin kimliğinden ödün vermektir diye düşünüyorum.

e-söyleşi: memet fuat

Vedat Kamer tarafından Per, 14/09/2006 - 12:15 tarihinde gönderildi

Kuzey Yıldızı: Şu anda pek çok edebiyat dergisi mevcut vitrinlerde Bunların edebiyata katkıları konusunda görüşleriniz nelerdir?
Memet Fuat: Bence, bu tür dergiler, editör yetiştirmek açısından yararlı oluyor. Dergi nasıl çıkar, içinde yaşayarak öğreniyor çıkaranlar. Ama sanatçı adaylarının bir elekten geçmelerini engelledikleri için onlara zararlı oldukları kanısındayım. Bir şair, öykücü, ya da denemeci, yazdıklarını en iyi dergilerde yayımlatmak için kendi kendiyle yarışmadan gelişemez. Üç beş arkadaş bir araya gelip kendilerini şair, öykücü, denemeci ilan ediyor, baş köşelere kuruluyorlar. Bu çok kötü.

söyleşi: mustafa köz

Vedat Kamer tarafından Per, 07/09/2006 - 13:56 tarihinde gönderildi

Kuzey Yıldızı: Biliyorsunuz, şu sıralar edebiyat dünyasının içinde bir çok dergi mevcut. Bu dergilerin rolleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne tür gelişmelere sebep oluyorlar sizce, çok fazla olmaları bir dezavantaj mıdır?
Mustafa Köz: Söylenecek söz var demek ki. Günden güne yazıdan ve sözden uzaklaşan bir değerler dizgesiyle yüzyüzeyiz. Buna rağmen dünyanın her yerinde küçük büyük dergiler çıkıyorsa henüz insana dair söz bitmemiş demektir. Öbür taraftan son zamanlarda çok konuşulan sanal bir dünyayla yüzyüzeyiz ve bu dünyayı karşımıza çıkaran son yüzyılın bütün araçlarını elinde bulundurduğunu söyleyen görsel, işitsel araçlar –bilgi-sayar, televizyon– ve bunların kullanımı sözü ortadan kaldırmamışsa, hâlâ insanın doğrudan aracı olan söze ve dile olan ihtiyacı ortadan kalkmamış demektir. Bu tehlikeli değil ama yaparken iyi yapmak da önemli; bir geleneği iyi taramak ve sözü oradan iyi süzmek gerekir. Yoksa birşeyler söylersiniz ama söylediğiniz söz sadece kendinize ait olur ve geleceğe ilişkin çok şey taşımaz, yani bir donanım olması gerekir. Derginin geleneği söylerken kalıcı olma derdi de olmalıdır. Sonrası bir hevestir, dergi çıkarma hevesi. Ama bunu bir fenomen hâline getirirseniz de o dergi sizi tutsak almaya başlar; düşünsel anlamda bir tutsaklık. İşin dergi çıkarana kadar yapılan çabalar kısmı değil de dergi çıkarma isteği ön plana çıkmış olur ve söyleyecek söz azalır. Sürekli canlı tutmaya çalışmak, yeni şeyler peşinde olmak, bir buluş yakalamaya çalışmak önemlidir dergicilikte; dilde de önemli olan şeyler bunlardır. Yoksa sadece bir üslupla dergi çıkartmak ya da şiir yazmak, dili öyle koruyor olmak günün birinde üslubun bitebileceğini gösterir bize. Değişiklik ve yenilik önemlidir bu anlamda.