pusula - vedat kamer

Vedat Kamer tarafından Ct, 10/02/2007 - 00:04 tarihinde gönderildi

«Kişinin birşeyi var değildir: çünkü kişi var değildir. Kişi sürekli kazanır ya da yitirir.»— Nietzsche

1. sürüngen

«sonsuzluk an(ı)lar toplamıdır.»

otobüslerin camlarından artakaldı yalnızlık uykularımdaki sırçalar. öpme, kanar dudakların. aşk, zamandan önce gelir, ve sürekli denk gelir gidişlerine. mavi’den çaldıklarımızı pay ediyorum şehrimde — denize fazlaydı, gökyüzüne fazlaydı, bize fazlaydı…

martısız vapurlarda yolculuk ediyoruz şimdi, senden bahar eksilmiş. sarhoşluğumdan kalma sözlerimi örterken gece, galata köprüsü’nde gözlerin açılıyor. hiç birlikte uzattık mı ayaklarımızı denize?

oysa hep birşey söyleyebilmek için içiyorduk. beklerken ellerini, tümceye varamayan sözcükler veriyordun bana.

kaybedenlerin aşkı ne kadar sürer? — okunduğu kadar.

2. kumdan kaleler

«pazardı. bir haftayı bitiriyoruz. seni dinlerken, seni yazmayı düşünmemin, seni tedirgin ettiğini bilmiyordum. sadece seni yazmak için vardım, bir daha yazayım: seni.»

işte tekrar oldu. tüm senler sesine doluşmuş, kaybettim savaşlarımı. bir oktavlık açmıştın elini. benim elim büyük geldi eline, ve piç oldu notalar geceye. şimdi, başka bir şehrin ihanetini soluyorum, ve tanımadığım bu şehirde kaybolamıyorum bile: Comptine d’un autre été: L’apres-midi. ankara öyle bir şehir ki, koluna giremiyorsun. zaman hiç böylesine bir oyuncak olmamıştı.

beceriksiz vedalarım yalnızlığımdan kaldı.

3. nasfe

maviler içinde geldin
bilinmeyen bir ülkenin
çocuk uykularıyla birlikte
rüyalarımız farklı iklimlere pay edilmiş

mavisi çalınmış gecede
gündüz senle buluşmayı bekler

4. martı tüylerini yalnızlığı için

«parmaklarımla piyano çaldın.
sanki piyano çalınan her şarkıda biz varız.»

karşı tepelerin ışıkları selamlarken geceyi, ismini fısıldadım zahiriliklerine. şimdi senin onlara gülümsemeni bekliyorlar. ve sokaklarında yürüdükçe, yüzünü seyretme telaşı kaplıyor içimi.

sarılmayan vedalarımda, istanbul’un saray güllerinin dikenleri batıyor ellerime. mavine dökülmüş kanıma gar öpmelerimi bulaştırıyorum. ve ilk defa şehrime ölmeye gidiyorum.

5. begist

şimdi yağmurları götürüyorsun insanlara. aciziyetlerimizi biriktirmiş birşeyler serpiyorsun içlerine. ve birden, yağmurun bizden götürdüğünü anlıyoruz. bunun sebebine dair bir fikrimiz de yok, neden yazdığımızı bilmediğimiz gibi. oysa bugünler için biriktirdin gözyaşlarını, ve şimdi neşeli şarkılar gibi alışkanlıklarımız da soysuz ve korkak.

6. yağmur lambalarının hilal yalnızlığı

yağmur geceleyecek bir yer arıyor, kitap isimleri gibi suskunum. yüzünü ıslatamayan damlaları biriktiriyorum sokak lambasının altında.