hayat bir izdir sevgili dayıcık - gülfidan kement

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 16:43 tarihinde gönderildi

«İşte bizim hikâyemiz
Öyle saf, öyle temiz»

Onunla çok küçükken tanışmıştım. Altı yaşındaydım. Annem “Bu senin Uğursuz Dayın” demişti. O zamanlar henüz uğursuz kelimesinin anlamını bilmiyordum. Yine de kötü bir anlamı olduğunu tahmin ediyordum. Çünkü annem yüzünü buruşturmuş, yüzüne garip bir ifade iliştirmişti. Bizim evde kalmaya başladı. Annemle sık sık tartışıyorlardı. Ben bu duruma bir türlü anlam veremiyor, çok üzülüyordum. Dayım benim en iyi arkadaşım olmuştu. Sokakları beraber dolaşırdık. Beni omzuna alır, hoplatarak yürürdü. Çok şık giyinirdi. Mahallenin kadınları bahçe kapılarında çekirdek çıtlatırken onu izlerdi. Yürekleri onun için pır pır çarpardı.
Mahallemizin en güzel kadını Dul Zeynep’le mahallenin parkında buluşurduk. Onlar yürür, ben salıncakta sallanırdım. Zeynep’i kıskanırdım. Dayımı sanki benden alacakmış sanırdım.
Kimi zaman annemle kavgaları artardı. Ben gitmesinden korkar, ağlardım. Bu korkum nedeniyle dualarımda onun hep bizimle kalmasını dilerdim. O ilk kez bana almış olduğu defterle, paylaşmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu öğretti. Hangi defteri seçtiysem o defter benim olmuştu. Bana ilk seçme özgürlüğünü de O verdi. Adımın baş harflerini deftere yazarken gözlerimin içine bakar, saçlarımı okşar, “Bravo kız sana” der, bana gülücükler sunardı. Adımı yazmayı da O öğretti. Hiç unutmam! Bana bir gün “Sen benim bir tane kızımsın” demişti. Sonra da onunla uzak gemi yolculuğuna çıkmamı istedi. Bu konuşmamızdan sonra ben onun gideceğini anlamış, sımsıkı sarılmış, “Gitme dayı” demiştim. O zamanlar çocukların hayallerini süsleyen, tüyleri sarı ve kalın kabanlar vardı. Benim yaşımdaki kızlar hep o kabanlardan giyerdi. Ben onları imrenerek izlerdim. Dul Zeynep’te bile bu kabandan vardı. “Sana bu kabandan almamı ister misin?” diye sorduğunda inanılmaz mutlu olmuştum.
Bir akşam Annemle dayım tartışmaya başladı. Onlar sürekli birbirlerine bağırırlarken ben ağlıyordum. Babam geldi, evde huzur istediğini, bu durumdan bıktığını sitem dolu sözlerle ifade etti. Dayım öfkeyle elini kapının camına vurdu, her yer kan olmuştu. Ben ağlıyor, gitmesin diye bacaklarına sarılıyordum. Onu engelleyemedim. O kâbus gecede çekip gitti. İki gün sonra onu sokakta Zeynep’in yanında gördüm. Yine beni kucağına alıp havada zıplattı. Çok mutlu oldum. Bana küsmemişti.
Bir sabah içerden gelen seslerle uyandım. Annemle konuşuyorlardı. Sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşuyorlardı. Ben gizlice kapıyı araladım. Onları izliyordum. “Gideceğim buralardan. Yoruldum” dedi. Annem ağlıyordu. Dayım ağlıyordu. Ben çok ağlıyordum. Yatağa dönüp gizlice ağladım. Kapı usulca aralandı. Onları izlediğimi anlamalarını istemediğimden midir bilmem, gözlerimi sımsıkı kapattım. Yanıma geldi, yüzümü okşadı, saçlarımı öptü, başucumda yumuşak bir şey duruyordu, “Elveda” dedi. Ben o zaman öğrendim ayrılırken insanların elveda dediğini. Dayım bana ayrılığın acısını da öğretti.
Odadan çıktı. Benim gözlerim hâlâ kapalıydı. Sanki bir rüyaydı yaşadıklarım. Annemle sarıldıklarını gördüm, vedalaştılar. Gitti. Bana söz verdiği kabanı getirmişti. Ben o kabanı kollarım uzayana kadar giydim. Okuma yazma öğrendim, mektup yazmayı öğrendim, hep bir ses bana “Bravo kızım” diyordu. Dayım hep benimle yürüyordu.
Bir gün annem ve babam gizlice konuşuyorlardı. Onları duydum. Dayım hapishanedeymiş. “Neden?” dedim. Babam sustu. Annem bana dedi ki, “Bak! Bu bir sır. Eğer birine söylersen bizi de götürürler hapishaneye.” Çok korktum. “Çünkü dayın siyasi suçlu” dediler.
Ben anlamıştım. Söylemek istemeseler de o Zeynep’i öpmüş, o yüzden hapishaneye atılmıştı. Yıllar geçti. Şimdi nerede bilmiyorum. Mektuplarını saklıyor, onu özlüyorum. En son üniversiteyi bitirdiğim yıl gördüm. Ne çok sarıldık birbirimize. Kim bilir bir gün çıkagelir ve kızımın da saçlarını okşar.
Ona yazdığım son mektuptur:

“Sevgili Dayıcık,

Bir bilsen neler oluyor hayatta. Kızım oldu. Adı Eylül. Bir eylül günü merhaba dedi hayata. Sen görmeliydin onu. Babasından sonra senden almalıydı sevgiyi. Karar vermenin cesaretini ve vedaların sevgileri bitirmediğini… Hayat bir izdir! Aslolan sevgidir…

Seni seviyor ve özlüyorum.

Kızın.”