kuzey yıldızı - özgür macit

Vedat Kamer tarafından Ct, 04/11/2006 - 18:23 tarihinde gönderildi
İşte rüzgâr! Senin gibi ben de deliyim.
Islıkarlım senin gibi inlemelidir,
Herkes beni ürpererek dinlemelidir.
Rüzgâr! Sana, yalnız sana benzemeliyim.

— Sabahattin Ali

Her insan kendisinin aynasıdır. Benim de gözlerime bakanlar –yalnızlığımı– sorguluyor aslında: bitmeyen, içimde saklı olan ve hiç kimsenin paylaşamayacağı tek şey olan yalnızlığımı… Beni biraz olsun tanıyanlar farkedebilir ancak yüzümdeki gülümsemelerde saklı olan öfkeyi. Oysa kim eğilip de görmeye çalışıyor ki yüreğimi, kim cesaret edebiliyor oradaki yalnızlıkla öfkeden özümlediğim koyu nefreti ve gururu görmeye?
Bedenimde zehir, elimde Ege tütününün kokusu…
Sigara hayatın ta kendisi olabilir ölümden de öte. Yanmanın verdiği acıyla cızırdayan kibritle doğar bir sigara aynen dünyaya gelmenin acısıyla ağlayan bebek gibi. Duman, geçip giden zaman olmalıdır o halde; beyaz bir sis sunar bize hayat. Küller yaşayıp arkamızda bıraktıklarımız, acı verenlerdir belki. Belki de hiç gelmeyecek olanlardır.
Daha sonra ağlama mevsimleri başlar güneşin kova takımyıldızına girmesiyle. Elimde bir kova kin vardır. Tutup kulbundan sallarım gökyüzüne. Kinin rengi yeşildir: kusmuk yeşili, safra yeşili. Yanımda bir dostum vardır, başı yıldızlara yakın. Ona dönüp “Neden yeşil yıldız yok?” derim. “Çünkü hiçbiri güneş ışığından sevgiyi özümleyemiyor” der. Susarız.
Bir kibrit çakıp Marmara’dan geçen gemilere fener yaparız. Rüzgâr gelip kibriti söndürür. Rüzgârdan o an şüphe ederim.
Deniz dalgalıdır. Güneş denizin üstünde beni dansa öyle bir güzellikle çağırır ki atlamasam dayanamam. Görebildiğim en yüksek yere çıkıp son şiirimi okuyup denize dalarım. Orada beni gökyüzünden kayarak ve aldanarak düşen yıldızlar bekliyordur.
Denizden denize kıyısı olmayan bir şehirde çıkarım. Saçlarına ak düşmüş mutsuz bir adam bana hayatın sırrını dev demir yığınlarından, bağırsak dolusu solucanlardan ve yalan hüzünlerden ibaret bir otogarda verir. Ocağa koyduğum ayrılık çayı çoktan demini almıştır.
Burnuma balkandan bir çay kokusu çarpar. Ayılırım.
Şu dünyada ayık olmak benim için bayağı zor iştir. Kafama yatmayan şeye hemen karşı çıkar bağırır, çağırırım ayık olunca. Kızarım, küserim. Dedim ya gururluyum diye, özür dilemem.
Kimse bilmez, inanmaz belki; ama ben biraz da deliyim.