Küçücük bir kan damlası düşünün bir mikroskobun lamında, tek gözünüzü kapayıp bakarsınız: binlerce renk, değişip duran küçük organizmalar. Her biri kendi içinde bir anlam taşır. Biri diğerine yapışıktır ve koptuğunda eski rengi değişir, başka bir şeye dönüşebilir, belki de yok olur, bilinmez!
Edebiyat tarihimizde dergicilik önemli bir yer tutmakta. İlk sayıdan sonra bir hastalığa dönüşen bu uğraş, kimi insanlar için bir yaşam biçimine dönüşmekte. Harçlıkların ortaya konulup birleştirilmesi, yana döne bir matbaa aranması, yağmur çamur demeden koltuk altındaki sıcacık derginin dağıtılması…
İşte şiir dergileri de en başta örneğini verdiğim bu küçük parçacıklar gibidir. Biri diğerini var eder, destek olur. Her dergi çok hücreli bir yapıdır aslında; belli evrelerden geçip başka bir dergi oluşturulur, onlarca şair ortaya çıkar, sararan sayfalardan çıkamayanlar da olacaktır. Kimi dergiler yaşamlarını bir bayrak yarışı gibi yeni editörleriyle sürdürmekte, kişisel çabalarla yayın hayatını sürdürenler veya birkaç sayı çıkıp kapanmış olanlar var, bazı dergiler de büyük kuruluşların ve yayınevlerinin sayesinde ayakta durabilmekte. Bir şekilde insanlara mesaj verebilmektir önemli olan. Kâğıdın rengi, mizanpajı, kimlerin yazdığı, kaç basılıp ne kadar dağıtıldığı çok da önemli değildir. Yazılan her iyi şiir nasıl ki okuyucusunu bulursa bir gün, bir dergi de eninde sonunda gereken yeri neresiyse oraya varır.
Şiir-edebiyat tarihimizi işte bu pek ‘önemsenmeyen’, irili ufaklı dergiler yazıyor. Kabul edilsin ya da edilmesin, bu böyle.
Son zamanlarda «günümüz edebiyat ortamının merkezinde yer almayan»Yücel Kayıran, Budala, Sayı: 18 Kasım-Aralık 2001 dergiler ciddiye alınmaya başlandı. Özellikle Cumhuriyet Kitap Dergisi’nin (Sayı 609 / 18 Ekim 2001) yayınladığı «Edebiyat sevgisini yeşerten yayınlar ya da Okuruna Göz Kırpan Dergiler» adlı dosyası bu hususta beklediği ilgiyi gören bir çalışma oldu. Başka, Şiir-oku, Budala, Öteki-siz, Kül, Islık, Ağır Ol Bay Düzyazı, Düşlük, Kavram Karmaşa, Şiirli Çıkın, Dize, Uzak, Kuzey Yıldızı gibi birçok dergiye ilişkin küçük notlar vardı bu dosya içinde.
Yayınlanan bu dosyadan sonra ilginç gözlemler edindim. Kendisi de edebiyat dünyası içinde olan pek çok şair-yazar bu haberi okuduktan sonra ilk olarak şunları söyledi:
– Aaa, böyle bir dergi mi vardı? (Evet!)
– Çok ilginç, bu dergi yeni mi? (O dergi yaklaşık 5 yıldır çıkıyor!)
– Ne kadar çok dergi varmış canım, nereden çıktı bu dergiler şimdi? (Günaydın!)
– Kim bunlar? (Tanımazsınız, sizin kabileden değiller!)
İnsanın hiç şiir okumadan şiir yazması gibi, şiir gönderdiği dergiyi bir kez olsun alıp okumamış olması gibi, kişinin kendisi bir dergide çalıştığı halde yeraltından sızan hiçbir dergiden haberdar olmaması gibi acı şeyler bunlar.
Peki bu dergiler neden çıkıyorlar?
Dergiler edebiyat dünyamızın kendini yenilemesi ve okuyucular da dahil olmak üzere herkes için varlar. Sağlıklı bir okuma ve yazma pratiği, güncel şiir-edebiyat dilini takip etmek, şiirin sorunlarını bilmek ve anlamak; yaşamını devam ettiren dergileri izlemekle mümkün. Hiçbir dergi kişisel amaçlı yayın yapmıyor ve şu da bilinmeli ki gelecek kuşakların belleğini de dergiler yazıyor, oluşturuyor.
Ne yalnızca kendi yayınlarıyla ilgilenen editörleri ne de sadece yazdıklarını yayımlayan dergiler dışında hiçbir şeyi, hiçbir çalışmayı takip etmeyen, umursamayan sanatçı modelini istemiyor bu evren.
«Biraz daha hassasiyet ve iletişim!» demek, hiç de gereksiz değil.
- Yorum yazmak için giriş yapın ya da kayıt olun