kuzey yıldızı - ezgi çelik & vedat kamer

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 23:34 tarihinde gönderildi

«Oysa, şimdi, güneş geçmiyor yaprakların içinden.» – Bilge Karasu

sen varsın, ben varım, sonra hepsi. hasta, yaşlı bir gezegen. tüketilmiş bir yaşam. çoktan seçmeli hayatlarımız. bir düş görmüştüm, unuttum. böyle değildik. plastik yollarda koşuyorduk. çatlaklar, çok fazla. yetmiyor, yine de ne kadar sızarsan sız gerçeğe. yanarak ölmek istiyorum. ruhumu ısıtmak istiyorum. bir düş görmüştüm, unuttum. bekliyorum, herkes gidiyor. insanlar her yerde. her yere koşuşturan insanlar, her şeyle, hiçbir şeysiz. gülüyoruz hepimiz. çürükçüller kol geziyor ortalıkta, bakteri çeteleri kapımızı bekliyor. neyse ki parfüm kokuyor herkes. çürüdüğünü unutmaya çalışıyor. bir acı nereye kadar öldürür. bir kayboluş ne kadar sürer. dönüşsüz göç ediyor isteklerimiz. iki kâbus arası uyku, ne yapsak boş, nereye gitsek dolu. bu değildi söylediğim. biz hep başka bir şey sandık.

üzgünüm çok gel-git. dönüşü yok girdiğimiz yolların. bu kentin ellerinde ufalanırken hayatlarımız, yaşamak dışında bir mucizem kalmadı. safran kokan bahçeleri düşün desem, ne kadar doyurur ruhunu yalanlarım. bilmiyorum. yaşamlarca aradığını bulduğunda, lanetli bir gezegende hangi masal yatırır seni kâbussuz uykulara. bilmiyorum. hâlâ bekleyebilir misin? yaya geçitlerinde, koşarak geçerken yanından insanlar, sen yavaşlığında olacaksın. gidecek ‹bir-yer› bulamayacaksın. ‹başka bir-şey’in olmadığı gerçeği sızarken çürüyen isteklerine, artık nefes almanı sağlamaz başka boyutlara kaçabileceğimiz yalanlar. biliyorum, ağır gelecek hafifliği yaşamın. üzgünüm çok gel-git. dönüşü yok girdiğimiz yolların. geç kalacağız, her zaman, her yere. oysa yok gidecek hiç-bir-yerimiz. işte sen varsın. ben varım. hepsi sonra.

koca bir kent tıka basa bomboş. bir düş gördüm, unuttum. bekledim. sanrılı ölümler kapımı çalıyordu. geldi sandım. açtım. anlatsan ne? biz hep ölürüz işte, hayal kırıklarının kesikleriyle.

II

«sana neyi anlatayım
her sarnıç küflü bir yağmuru
her sevda bir ayrılığı yaşar»
– Behçet Aysan

galata köprüsü’ndeki ilk yağmur: bir aşk, bir ayrılık.

aynı yere gittiğimizi bilmiyordum. ben orada aşkımı yazmıştım kâğıda. üç ok çizmişti, ikisi bana, biri ona. ben daha çabuk öldüm.

sen benim öldüğüm yerde tavla oynuyorsun. üstelik, iki – iki berabereyken, yarıda kesip gidiyorsun.

git.