sayı: sekiz

martısız yağmur - kadir sönmez

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 02:13 tarihinde gönderildi

Günler eklendikçe
Karanlıklara
Ve büyüdükçe
Yalnızlık,
Acı bir sigara olur hayat…

/Acı,
Daha çok acı
Büyüdükçe…/

Çıplak gözle
Bakılabildiğinde güneş tutulmalarına,
Yağmur yağacaktır
/Yazılması zor/
Sisli ve soğuk
Umutlara.

Ölüm anlamsız kılacaktır
Birbirinden habersiz uçan
Tek kanatlı
Ama çok bulutlu
Martıları.

Aralık 2002

çizilir mi sözün üstü? - aziz kemal hızıroğlu

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 02:10 tarihinde gönderildi

yoktun ya
tektim ölmüştüm akşam haliydim
kâğıttan mendil yalandan kalem aşktan ayna
surat yaptım yerin yüzü kırıldı
ne olmadığıma ağladıkça göğün tözü
sustum derin yarıldım anılarda
konuştum yazıya sığındı ölüm

döndün ya
fısıltıya kaldı yüksek sesli komşular
mühürden kaleler düştü kapı sesinde
göz dokunuşu söz sırayı savdı hasretten
senden birikmiş gözyaşı aktı benden kurumuş göz
hemen sokulmadı şiire sevinç
erk henüz acıdaydı

kaldın ya
çokum dirilmişim sabah haliyim

şiirin şaire soruları - I - polat onat

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 02:08 tarihinde gönderildi

Şair masasında oturuyor ve şiir üzerine düşünüyordu. «Bazen şiir üzerine düşünmekten, şiir düşünmeye fırsat bulamayabiliyor insan» diye kendi kendine söylendi. Birden yanı başında hissetti şiiri şair. Yanılmıyordu…
Şiir: Merak ettiğim bir şey var. Beni yaratan kişi olarak bunu en iyi senin bileceğini umuyorum. Bir şiirin resmi olabilir mi?
Şair: Elbette ki olur. Bir şiirin resminin nasıl çizileceğini söyleyeyim sana: Şiirin ilk dizesi kurşun kalemle çizilir. Daha sonra çizgi devam ettirilerek her dizenin son harfinin üstü çizilir. Şiirin son dizesini de kâğıttan kalemi ayırmadan çizmeye devam ederiz. Tüm dizelerin ilk harfini de çizdiğimizde ortaya çıkan genelde dikdörtgen benzeri şekil o şiirin resmidir işte. Tıpkı şairlerin görüntülerinin farklı olması gibi tüm şiirlerin resimleri de birbirinden farklıdır. Aynı olma olasılığı, tek kolon oynamış birinin sayısal lotoda altı tutturması olasılığıyla eştir.

(h)iç işte - salih aydemir

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 02:02 tarihinde gönderildi

ağlayabilirsin artık, hiçbir lükse sahip değilim
aşk yok yalnızlık var…
dedi kâhin…

— intiharın ruhuna düşen her gözyaşı masum
    madem ölecek içimizdeki sessizlik
    o zaman aşk savunacak kendini

ağzımızda bir dolu küfür
bir dolu yıldız ve mart günleri
kar mı yağmur mu;

söyleşi: salih aydemir

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 01:48 tarihinde gönderildi

Kuzey Yıldızı: «(h)içlenmeler» adlı ilk kitabınızın kapağında «at last I’ve found it» yazıyor. Salih Aydemir’in ya da ‹ben’in bu iç yolculuktaki izlekleri nelerdir? En sonunda neyi buldunuz? Ben olmayı nasıl öğreneceğiz? İnsanın direnç noktasını oluşturan şiir, ben’i koruyup, acıma gösteriyor mu? Neden?
Salih Aydemir: sonunda buldum
                                       ve unuttum…

«sence ben herhalde bir bilmeceyim.
için rahat etsin: tanrı da bence öyle»
— yanılmıyorsam kleist’in sözleriydi bunlar.

‹ben’i kovalayan şey, yine ben’in kanında dolaşıyor. içimdeki düşman ‹ben’in, yani ilk ben’in ta kendisi. bu yüzden bulduklarımızı unutmak zorundayız. çünkü ben’in yıkımı için gereklidir bu. ben üstü bir zorlama korkunç bir eziyet sonrası öteki’ye yapılan yolculuktur. ve bu yolculuk kaçınılmazdır. şairin, genel anlamda da sanatçının yaptığı bu yolculuğun bir tek hedefi ve amacı vardır. öteki’ye ulaştıktan sonra ben’e dönebilmek. çünkü şair öteki ben’e ulaşan-ulaşmaya çalışan bir tutku insanıdır. öteki’dir… aslında ona hep sadık kalan… konuşma dilinin yetersizliği karşısında ruhumuzu tasvir edebilecek imgelerin arayışındayız. ilkel ben’in sığlığı karşısında öteki ben’in derinlikleri daha çekicidir. bu çekicilik şairi dehşet bir şekilde sarar, ağır ve tutuk bir dilden kurtulmasını sağlar. o yüzden ‹ben› ile düşüp kalkmak her zaman tehlikelidir şair için.

ikincil ruhla pisuar buluşmaları - II - özge dirik

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 01:30 tarihinde gönderildi

Hayatıma sevimli bir parantez edasında girip, bordrolarıma tüneyen kadınları da sevdim. İşte aşk bu; havada attığınız parendeler kadar suya nasıl girdiğiniz de önemli.

Aldatmak ve ihanet etmek fiillerinin ayrımında yaşadım, sonunda anladım; aldatmak birinci tekil hali bu boşaltan muslukların kazandığı havuzda. Siz sırtınızı dönünce aldatmanın üçüncü tekil haliyle anılıyorsunuz, ihanetle.

Müzikle aramda hiç bir samimiyet olmadı, ki üzerlerine en güzel şiir kreasyonlarını geçirip podyuma çıkan notalarla farkı yoktu mankenlerin.

ben hep bozguncuyum - safa fersal

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 01:27 tarihinde gönderildi

rafael kubelik, smetana çalıyor

salih ve ümmühan’a

bozguna uğradım. her ölüm kendi demecini sunuyordu
2001 asker şehit vermiştim aşkının uğruna
biliyor musun kan gecelerin şiir zarfında
bozguna uğradım

capricyo no: 24 çalıyordu, uykusuzdu niccolo paganini
çadırlar ve atlar
slow-motion
geri dönüyorlardı kıyımdan, kıyılmışlığımdan
bayraklar yerinde duruyordu, silahlar omuzlarındaydı
kahredilmiş dervişlerin
şubattı… hiçbir şairin yazmadığı ay
yazmadığı gökyüzü, nazlı şebboylar ve kahrın fragmanları

pusula - vedat kamer & zafer yalçınpınar

Vedat Kamer tarafından Cu, 09/02/2007 - 01:22 tarihinde gönderildi

İki dizelik bir hayat… Sözcüklerin halesini yitirmiş şair vapurda yalnız yolculuk yapmayı seviyor. İnkılap vapurunu Karaköy İskelesi’ne yanaşmış görünce, kardeşine rastlamış gibi seviniyor. Akbilini cebinden çıkarıp, hızla turnikeden geçiyor. Vapurun ikinci katına çıkıp kıç tarafının sonundaki üçlü koltuğun ortasına oturuyor; ilk dizesini sağ koltuğa, son dizesini sol koltuğa oturtuyor, ayaklarını da demire uzatıyor. Kadıköy’ün sarhoş bulutlarının neden 23 mart gününün orta saatlerinde kar bıraktığını merak ediyor belki…