sayı: bir

kuğu yaması - tekin gönenç

Vedat Kamer tarafından Per, 14/09/2006 - 12:09 tarihinde gönderildi

tartılır söz
terazisinde gözlerinin

ne zamandır
değiş tokuş bakışlarımız

bir kuş uçumu
gider geliriz
ben sana sen bana
o dudak senin
bu dudak benim

biz aslında
birer sustalıyızdır seninle
ha çıktı ha çıkacak
kınından

dokununca
o kuğu yağması
o görkemli panayır
başlar teninde

yorgunsam
bil ki yokluğundandır
indiğimse
kuytu sokaklarıdır
iç çekişlerinin

buyruğuna girerim
ellerini çırpan bir çocuğun
gülüşlerine eklenirim
sen yoksan

mr. and mrs. brown - gökçe polatoğlu

Vedat Kamer tarafından Per, 14/09/2006 - 12:01 tarihinde gönderildi

mr. and mrs. brown mutlular mı cehennemin dibindeki yuvalarında? they’ve got two children! onlar bile… mr. and mrs. brown olmak bile daha iyi bir şey bu an için. ama yapabileceğim hiçbir şey yok. bekleyeceğim. dudaklarım erirken, içimde bir yerler daha eriyecek. geriye dönülemez ölüm adımları. içimden bir şeyler ölüp gidiyor ve engel olmak imkânsız! böyle olması lazım! neden? neden hep benim başıma gelmesi lazım? çok mu yanması gerekiyor canımın?

toplama - vedat kamer

Vedat Kamer tarafından Per, 14/09/2006 - 11:52 tarihinde gönderildi

uykusundan uyanmış ay
semada yüzüyor
yıldızların arasında

bir kelebeğin ömrü
ay batana kadar sürer anca
ya senle benim
benimle senin
—bizim— ömrümüz?

hiç dile geldi mi adım
dudaklarının arasına
sen unutsan bile
ay yüzüyor gözlerinde
ben seyrediyorum

ay yüzüyor
kelebeğin biri
ömrünün sonuna yaklaşıyor
ay batıyor

sen + ben = biz
biz batıyoruz

sessizliğin bekçisi - kadir aydemir

Vedat Kamer tarafından Per, 14/09/2006 - 11:50 tarihinde gönderildi

Neler var ardında
Sabah yeli.
—Dolanırım, sadece kuş yürekleri.

Her gece
Aynı ağrıyla
Kayıyor bir yıldız.

Yaprak düşüyor,
Kalbimi tutuyorum.
Eylül: bir kadın?

Ey çalılar güzeli,
Şenlik ateşi
Ateşböceğinin.

Yoruyor
Düşünmek
Kayan yıldızın adını.

İki küçük çalı arası
Korkuyla yükselen
Ay.

Güneş
Bırakıyor gülüşünü
Üzerinde, taşın.

Uçuşup duruyor kelebek
Akşam oldu
Vaktim az.

Bir yanılsama mı?
Senin beyaz yüzün—
Suya dökülen çiçek.

Sessizlik…
Sessizliğin
Bekçisi

bir çoşkudur kısafilm, aşkla üretilen... - korkut akın

Vedat Kamer tarafından Per, 14/09/2006 - 11:46 tarihinde gönderildi

Kısafilm, dağların doruklarından, baharla birlikte eriyen kar sularının çağıltılı, okyanusa ulaşma coşkusudur.
Kısafilmi böyle tanımlamak da aynı coşkunun yansıması olmalıdır, ki heyecan bir yaşam boyu sürsün. Gerçekte de öyledir, hayat sizi alır taşır kendi coşkusunun içine…

«Burjuvalar yüksek duvarlarla
Çevirmişler avlularını
Ama bir kiraz ağacı gördüm ki geçen gün
Dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını»

16 ocak 2002 - umut öz

Vedat Kamer tarafından Per, 14/09/2006 - 11:43 tarihinde gönderildi

Karanlık her yer, düşlerimdeki annem gibi. Ne babamı hatırlıyorum, ne de bahçeli, küçük evi. Bir dut ağacının gölgesindeki keyifsiz saatleri, bir de yüksek duvarlardan düştüğümde çıkan sesleri unutmuyorum.
Karanlık her yer.
Nedenlerini bilmiyorum. Upuzun bi dalga uyuyor önümde. Dokunamıyorum. Parmaklarımı açtıkça yüzüme vuruyor rüzgâr, yüzümü kapatamıyorum. Korkuyorum fırtınanın çığlıklarına kapılmaktan.
Karanlık her yer. Annemi özlüyorum.

yirmi yaş düşleri - özge dirik

Vedat Kamer tarafından Per, 14/09/2006 - 11:42 tarihinde gönderildi

Zorla dersinin başına oturtulmuşçasına,
gereklilik ve adımların köşe kapmaca oynar.
Elma şekerine dahi doymuş bir çocukluğun var senin,
görmediklerin var.

Ege’nin öfkesine sığmış bir gençlik,
sıfıra vuruşun en fazla.
aklındadır hep eskitilmiş ülke,
ne şaraplar ihraç edilir, içinde acısı.

Dört gün, dört mevsimdir.
Siyah-beyaz yaşantına renkli kalemleriyle,
oynaya oynaya bir çizik atar doğa,
bu oyuncağın afacanlıkta kırılacak ilk parçasısın.

Legal gürültüleridir öksürükler gecelerinin,