sayı: on bir

içimdeki müzik - özge dirik

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 08:32 tarihinde gönderildi

bam telimde parmak izin duruyor
yeni boyanmış bir aşka oturduk
kalkarsak üzerimizde kalacak izi

korsan limanlarda bekliyoruz birbirimizi
omzumuzda mırıldanan güvercinler dahil
aldatıyor bu kahperengi hayat bizi

sarhoş olup zehirliyoruz sırlarını
bu aşkı herkese susmak
şarapsız çalmam kadar ayıp kapını

içimdeki müziğin susması
altındaki tabureyi tekmeleyip kemancının
çalması gibi son notalarını…

[21 ekim 2002] {442}

satır-a temenniler - özge dirik

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 08:29 tarihinde gönderildi

gizlemeye çalıştığınız satırlarınız
ezberlemiştir kanın rengini
ama düşünmez değil mi,
artık kanmayacak bir yazarı.

yaşamak, ol’madığından emer sütünü
yazarken düşünmek budur oysa
yazarken düşürülmek
zincirleme pusularla.

tırnak içine alıp, hatırlattığınız
güzel bir mısrası olsaydı Arzu’nun
nasıl barışırdık o zaman bir bilseniz
isra(f)il bile çıldırır,
göçerdi aramızdan…

[13 ekim 2002] {422}

fakir uyak - özge dirik

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 08:27 tarihinde gönderildi

ölümden önceki uyak
yaşamak adına ağzımdan kaçırdığım kuşlar,
kim bilir şanslarını kimin üzerine pisliyor.

ölümden önceki dudak
—suratın sırat olsa
geçemezdim gözlerinden
kaç kan aksa— ile tavladığım kadın
kim bilir hangi efendinin valsinde tırnak yiyor.

ölümden önceki tuzak
traji-kolik hayatımın tirajı komik öyküleri
süs arıyor bir yanım intiharlarıma
cinayet süsü.

ölümden önceki uyak
konaklaması bir ipte iki cambazın
sevişerek mümkün ancak…

[10 eylül 2002] {290}

bor'un pazarı - özge dirik

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 08:26 tarihinde gönderildi

aynı kadınla ikinci defa evlenmek,
ikinci defa yakılan sigaranın ağır tadı,
ha bitti, ha bitecek…

aynı kadınla üçüncü defa evlenmek,
denizin demlediği vapur çayı,
ama pahalı.

aynı kadınla dördüncü defa evlenmek,
bohçacılar topluyorlar kalanları,
ısrarkâr geçimsizlikten hoşnut şehrin baro’su.

aynı kadınla beşinci defa evlenme.

[5 eylül 2002] {285}

özge dir/ik¹’in bütün şiirleri’ne başlangıç denemesi²

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 08:11 tarihinde gönderildi

özge dirik, 14 ekim 1978’de manisa’da doğdu. öğrenimini odtü iktisat bölümünde tamamladı. şiirleri ağır ol bay düzyazı, hece, kuzey yıldızı, öteki-siz, pencere, varlık gibi dergilerde yayımlandı. kuzey yıldızı’nı yayıma hazırlayan ekipte yer aldı. 27 ağustos 2004 tarihinde yaşamına son verdi.

ağaçça - doğan ergül

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 08:04 tarihinde gönderildi

ağaçtaki sabrı anlatıyor
zaman

bir ağaç oradadır
baktığın yerde

belki yalnız
belki binbir kalabalık
içinde

orada
olduğu yerde
içinden yıllar geçmiştir

nehirler…

şimdi
uzaktaki kuşun yuvası

ilk doğumu
günün ve gecenin…

unutursun içini…

bakarsın
gölgende bir salıncak
içindesin…

bir ağaca bakmışsın
yanından bir sessizlik geçmiştir

kalmayı duyarsın…

unutmaz ağaç seni!…
bu onun aklıdır.

yalım - söyleyen: zafer yalçınpınar

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 08:03 tarihinde gönderildi

1. ateşten
yüzü keskin yüzü
ikiye böldü geceyi

Sonra, «sonra yoktur» dedi

2. yan yana yan
Hep birlikte bağırdık
«ateş akışkandır»

3. bekleyen
«tut beni» dedi bir başkası
tutamadım, ateş yalnızdır.

4. aradaki
«Birleştirmek istiyorum» dedi
geceyi

DÜŞ-GEN & coda - oylun pirolli

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 07:56 tarihinde gönderildi

ben tüm bunları yazarken/
kurduğum her cümlenin
sana aitliğini düşün-düm

oysa her sözcüğün
ötesine koyduğum sözcük/
seni cümlelerin gerisinde bıraktı

sonra/
ben bunları yazarken/
benim ne anlattığımdan çok
senin ne anlayacağını düşün-düm

(…hep suyun karşı tarafındaydı görüntün)

istedim ki ben bunları yazarken
düşün
!

bazen uçmak kalmaktır
dedim
/penguenleri işaretledi sözlerin/

bin savaş açtım /bin savaş kazandım/
bir neden bulamadım yenilmen için
pençeleri sökülmüş bir aslanın

söyleşi: mehmet altun

Vedat Kamer tarafından Çar, 14/02/2007 - 07:44 tarihinde gönderildi

Kuzey Yıldızı: Poetikanız nedir? Toplumcu gerçekçiliği nasıl tanımlıyorsunuz ve bugününüzden hareketle yarın için ne söyleyebilirsiniz? Etken şair nasıl olunur ve şiirin evrimine katkısı nedir?
Mehmet Altun: Soruyu tersten başlayarak yanıtlamak belki daha isabetli olacak. Etken şair nasıl olunur? Aslında böylesi sorular sormak bile ürkütücü. Bu, sorunun niteliği ile ilgili değil; böylesi sorular sorduran şairlik kimliğinin yarattığı kirlilikle ilgili bir şey. Biraz sert bir yaklaşım olduğu düşünülebilir ancak; samimi olunduğunda görülecektir ki, şairlik hırkası giyinmiş kimselerin haksız yere yarattığı ve bununla da kalmayıp sahiden ozan kişilere de yamattığı bir kirlilikten bahsedilmektedir.
Bu bakımdan soru ürkütücü geliyor bana. Çünkü şair zaten üreten kişidir. Ozan kişi, dilin arkeolojisini yapan kişidir. Yani, dilin arkeoloğudur şair. Sabır ve sükûnetle görür işini. Titizlikle ancak; doğallığına dokunmadan işler sanatını. Okur, ozanın bu uğraşını eseri okurken asla anlamaz, hatta çok doğal ve dahi gündelik dilin bir parçası olarak kabul eder. Oysa şair onu dikkatle işlemiştir, basit sanılan bir bağlacın, bir ses tekrarının, bir çekim ekinin bile hesabını özenle yapmıştır; o dizini, sesli ve sessiz okumaya hatta görüntüye göre kurgulamıştır.