ben senin duygularından biriyim - zafer yalçınpınar

Vedat Kamer tarafından Ct, 09/09/2006 - 13:26 tarihinde gönderildi

«Bir şeyler yapmak istediğini düşün. Her eylem dışarıdan gelen engellerle karşılaşabilir. Eğer sen bir eylemi gerçekleştirmek isterken bazı engellerle karşılaşırsan, o anda eylemi gerçekleştirmekte özgür olmadığını anlarsın. Böylece engellerle karşılaştığında ve özgür olmadığını hissettiğinde özgürlüğünün bilincine varmış olursun. Daha önce gerçekleştiremediğin eylemleri gerçekleştirmeye başladığında ise kendini özgür hissedersin.»

sanatı ve şiiri anlama yolunda sanatçı bakış - emrah altınok

Vedat Kamer tarafından Per, 07/09/2006 - 16:35 tarihinde gönderildi

Tüm sanat dallarını birbirinden ayıran çok önemli ayraçlar var. Bu anlamda şairi de diğer sanat dallarına kendisini adamış sanatçılardan ayıran bir çok yan olacaktır; fakat sanatçı kimliğine mutlaka eklemlenmesi gereken vasıfların tümü, benim görüşümce sadece şair için değil, tüm sanatçılar için geçerli olmalıdır.

kadın - gülfidan kement

Vedat Kamer tarafından Per, 07/09/2006 - 15:10 tarihinde gönderildi

Yaşlı bir kadın omzunda kalın şalıyla, sallanan sandalyesinde oturuyordu. Gözlerinin altındaki kırışıklıklar, ellerindeki siyah lekeler ona eskimişliğini acımasızca hatırlatıyordu.
Akşamdı, şehir yavaş yavaş boşalıyordu, koşuşturma ve telaş içinde insanlar evlerine dönüyordu. Gökyüzünde garip bir karartı oluşmuştu. «Yağmur mu yağacak?» diye düşündü. Çok sıkılıyor, sıkıntısını camdan dışarıyı izleyerek geçirmeye çalışıyordu.

dudakların titrek kanarya kanadı - fatih özcan

Vedat Kamer tarafından Per, 07/09/2006 - 15:03 tarihinde gönderildi

sevmek fiilinin birinci tekil
gözlerinin çoğul hali düştüğünde cümlelere
idam fermanımın yazıldığı bilinir
suskunluğumun daha da derinleştiği

öyle bir susuş ki bu
uzun soluklu yağmurlar sonrası
suskun fesleğenler ağlar
seni unuttuğunda bu sonbahar

dudakların titrek kanarya kanadı
gülüşün unutulmuş siyah beyaz fotoğraf
ben elinden oyuncağı alınmış beş yaşım
yürüyüşümde yenilginin izleri
dizlerimde son derman
içimde çiğiltili bir sonu özleyen
intikam

mümkün mü
yıldızları koynunda uyutan rüya

saçlarını sancıma sür - hamdi özyurt

Vedat Kamer tarafından Per, 07/09/2006 - 15:01 tarihinde gönderildi

yine güz, kahrolası yine güz
yapraklar yapraktan çok
     sallanan ellere benziyor
merhabasız elvedasız sallanan ellere

yaz gibi uzadıkça bacakları düşlerin
     kekeme bir mum fitilinden sarsılıyor
geri gelmez biliyorum, geçti gitti
anılar ırgatı bir hüzün kaldı geride
yıllar göldü ben fildim, içtim bitti

doğrultusu gammazlanmış
     bir çocuk eşkıyayım
eti sedef egzaması, saçları lastik kokusu
ve sen, karşı kaldırımda kanayan bir gül

çeviri şiir: anne rouse - nice damar

Vedat Kamer tarafından Per, 07/09/2006 - 14:06 tarihinde gönderildi

Şair, Washington D.C.›de, 1954’de doğmuş ve Virginia’da büyümüştür. Liseyi bitirdikten sonra, bir süre çalışmış, boyacılık ve evlere telefon kabloları döşeme gibi işler yapmıştır. Telefon işçiliğinden ötürü Virginia ve Kuzey Carolina’da çokça dolaşmıştır.

söyleşi: mustafa köz

Vedat Kamer tarafından Per, 07/09/2006 - 13:56 tarihinde gönderildi

Kuzey Yıldızı: Biliyorsunuz, şu sıralar edebiyat dünyasının içinde bir çok dergi mevcut. Bu dergilerin rolleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne tür gelişmelere sebep oluyorlar sizce, çok fazla olmaları bir dezavantaj mıdır?
Mustafa Köz: Söylenecek söz var demek ki. Günden güne yazıdan ve sözden uzaklaşan bir değerler dizgesiyle yüzyüzeyiz. Buna rağmen dünyanın her yerinde küçük büyük dergiler çıkıyorsa henüz insana dair söz bitmemiş demektir. Öbür taraftan son zamanlarda çok konuşulan sanal bir dünyayla yüzyüzeyiz ve bu dünyayı karşımıza çıkaran son yüzyılın bütün araçlarını elinde bulundurduğunu söyleyen görsel, işitsel araçlar –bilgi-sayar, televizyon– ve bunların kullanımı sözü ortadan kaldırmamışsa, hâlâ insanın doğrudan aracı olan söze ve dile olan ihtiyacı ortadan kalkmamış demektir. Bu tehlikeli değil ama yaparken iyi yapmak da önemli; bir geleneği iyi taramak ve sözü oradan iyi süzmek gerekir. Yoksa birşeyler söylersiniz ama söylediğiniz söz sadece kendinize ait olur ve geleceğe ilişkin çok şey taşımaz, yani bir donanım olması gerekir. Derginin geleneği söylerken kalıcı olma derdi de olmalıdır. Sonrası bir hevestir, dergi çıkarma hevesi. Ama bunu bir fenomen hâline getirirseniz de o dergi sizi tutsak almaya başlar; düşünsel anlamda bir tutsaklık. İşin dergi çıkarana kadar yapılan çabalar kısmı değil de dergi çıkarma isteği ön plana çıkmış olur ve söyleyecek söz azalır. Sürekli canlı tutmaya çalışmak, yeni şeyler peşinde olmak, bir buluş yakalamaya çalışmak önemlidir dergicilikte; dilde de önemli olan şeyler bunlardır. Yoksa sadece bir üslupla dergi çıkartmak ya da şiir yazmak, dili öyle koruyor olmak günün birinde üslubun bitebileceğini gösterir bize. Değişiklik ve yenilik önemlidir bu anlamda.