oyala - emrah altınok

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:40 tarihinde gönderildi

Pencereni aç.
Bu gece üşü benim için.
Rüzgârın içinden sesleniyorum,
sesim ay ışığı.

Kapın çalmayacak bugün.
Kalkamadığın yatağının
en sıcak boşluğuyum.
Al beni odana.

Sana bütün arabeskliğimle
gelmeliyim, anlayacaksın.
Bu gece sesimi şiire gömdüm,
tozunu aldım imgelerimin.

Pencereni aç,
perdeni arala,
arada bir defterini karala,
bu aşk en dağınık karyolada,
yaz hepsini bir bir,
gerçeği bugün oyala.

1. litany - selçuk yamen

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:39 tarihinde gönderildi

        Ben yürüdükçe yürüyor içimdeki bahçe

-Çok öncesi-

farkında değilim hayatın
yosunların, bahçe duvarlarının
sözcük oyunları, bakımsız ağaçlar
aynalarda bir hiçim
yüzsüz… yüksüz
tekhücrelilerin ilki
doğanların, ölenlerin ilki
denizlerin, rüzgârların ilki
Litany! Litany! Litany
henüz sen de yoksun

mezar - cankız onur

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:36 tarihinde gönderildi

Öldürüldüğünü bilmiyordum. Bugünlerde kimse de senden söz açmıyordu ki nereden bileyim!
Geçenlerde, pırıl pırıl bir gündü. Hazır annemden izin koparabilmişken ve sessizlik ihtiyacım için vakit ayırabilmişken şehir mezarlığına gittim. Bu mezarlıkta hiç ölüm yok benim. Yani yoktu.

arsenik - mehmet ulaş oral

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:33 tarihinde gönderildi

Söz geçirmez yeleğinle oturmaktayız hâlâ
Her düşten eğitimsiz acılar çalan yeleğin; yüzün bir de
Sargı bezlerin, merhemlerin…
Her yarayı kapatabilecek şeylerinle
Kim bilir, hangi zamandayız, hangi yüzyılda,
Hangi anlamsız kişileriz sessiz ve karanlık düşünen?
Çiçek Pasajı’ndan aşağılara, daha aşağılara iniyoruz.
Tünelden bir tramvay kalkıyor yalnızlığıma
Ve sonunda oluyor olan, ay kümbeti ile yalınayak kalıveriyorum masamda

oyun - özgün ulusoy

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:27 tarihinde gönderildi

Okuduğun şeyden başını kaldırıp bakıyorsun. Seni yeterince tanımıyorum henüz. Şöyle bir uzanıversem saçına, yırtıcı bir fırtına mı olur gözlerin? Bilemiyorum. İçimde biriktirip durduğum o terk edilmiş bakış açısını sunsam sana, sen de görebilir misin oradan dünyayı benim gördüğüm gibi? Bilemiyorum. En derin türkülerimi vermeli miyim sana?

[isimsiz] - turgut çetin

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:24 tarihinde gönderildi

Mektup almış bir mahkûm yüreği
Su sesi duymuş bulut korkusu
İnadına İstanbul
İnadına hasret çektiğim
Alışamadım kendi sesimi duymaya
Alışamadım suçluluğun ağırlığına
Masum olmayı özledim

Sahip olamadığı şeyleri arayan bir gezginci gibi
Sen
Bir fil ölüsü bana
İlgi çekici bir iğrençlikle bakıp
Asaletimi kemiklerimde aradın.

bir katliamın fotoğrafını çekiyor gözlerin - alper akdeniz

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:21 tarihinde gönderildi

                yunus bekir yurdakul’a

şiir kokuyor üstün
ıpıslak olmuş palton
çok mu ağladılar omzunda?
anlat bekir abi.

insanlardan kaçıyorum
en çok da kendimden
azalırken güneşin ışıkları
kapatırken kapılarını israil
cesetler üzerime geliyor
yardım et bekir abi,
çocuklar ölüyor.

ne çok doğuyoruz
onlarca yüzlerce doğuyoruz
bir katliamın fotoğrafını çekiyor gözlerim
bu çocuklar kimin bekir abi!

gidiyorum bekir abi
korktum! belki bir durak sonra

dupduru - eylem bal

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:14 tarihinde gönderildi

Bir gün batımı başını yukarı kaldırdığında gördüğü bu çağrışımsız rengin ansızın eriyip içine damladığı anı düşündü. Sanki aradan mevsimleri vagonlara doldurmuş upuzun tarifsiz bir tren geçmişti. Bugüne kalanları küçük sefer taslarına koyup geçmişe ufak bir yolculuk yapmaya karar verdi. Kendi rengi yoktu, saydamdı, yüreğine akanlar çoğu kez zihnine uğramadan yüzünde buluyordu anlamını.

sevsiz - fatih özcan

Vedat Kamer tarafından Pa, 17/12/2006 - 18:12 tarihinde gönderildi

evsiz bir uçurtma
süzülürdü
rüzgârsız gözlerine

saçların
bulutlu ellerime
dokunurdu

ağlardım
ay gibi ışıdıkça alnına
yakamoz

gül kokusu
sinerdi
geçtiğin yollara

bu kurak, güz kokan
mevsim utanırdı
söylendikçe adın

dokunduğun
isimsiz çocuklar
gülücüklere boğulurdu

solardı
senden habersiz
seni seven tutsak yürekler

çoğalırdı
sensizliği öğüten
gözyaşı